Asgari Ücret Tespit Komisyonu, uzun süren görüşmelerin ardından 2016 yılı asgari ücret rakamını belirledi. 01.01.2016 – 31.12.2016 tarihleri arasındaki yeni asgari ücret brüt 1.647 TL, net 1.300 TL olarak açıklandı. Peki asgari ücretle ancak geçimini sağlayabilen vatandaş, 2016 yılında ev sahibi olabilecek mi?
Mortgage sistemi her ne kadar kira öder gibi ev sahibi olma fikriyle doğmuş olsa da faiz oranlarının yüksek oluşu nedeniyle, ancak belirli bir gelir düzeyine sahip olanlara yaradı. 2015 yılı konut kredileri açısından pek parlak geçmeyen bir yıl oldu. Faiz oranlarının %1’in üzerinde seyretmesi aylık geliri 1.500 TL ve altında olan vatandaşlara ancak TOKİ projelerinden ev sahibi olma şansı tanıdı.
Konut kredisi kullanabilmek için hem kişinin gelir düzeyinin talep edilen krediyle orantılı ve düzenli olması hem de kredi kullanacak kişininin belli bir oranda nakite sahip olması gerekir. Bir örnekle açıklamak gerekirse, ekspertiz değeri 70.000 TL olan bir ev için bankanın verebileceği maksimum kredi tutarı 52.500 TL dir. (Evin değerinin %75’i). Kalan 17.500 TL’nin tüketici tarafından satıcıya ödenmesi gerekir.
52.500 TL’nin 10 yıl vade ve %1.20 faiz oranıyla aylık taksiti konut kredisi hesaplama yapıldığında 828 TL’ye karşılık gelir. Bankalar kredilendirme ön koşulu olarak aylık taksitlerin, aylık gelirin yarısını aşmamasını ister. Bu şartlarda bu ödeme planının aylık 1.300 TL geliri olan bir tüketici için uygun olmadığı görülür. Bu durumda asgari ücretle geçinen tüketicinin 70 bin TL değere sahip bir eve sahibi olabilmesi için ya faiz oranlarının düşmesi beklemesi, ya kredi tutarını düşürmesi ya da vadeyi uzatması gerekir.
Aylık kredi taksitleri bütçeyi aşıyorsa faiz oranlarının düşmesini beklemek bir seçenek olarak düşünülebilir. Yüksek faiz oranı, kredi taksitlerini ve toplamda ödenecek faizi arttırır.
Ancak faiz oranlarındaki hareketlilik ekonomik- siyasi duruma, dövize ve daha birçok etkene bağlı olduğundan faiz oranlarındaki düşüşü beklemek evi kaybetme riskini ortaya çıkarabilir.
Bekleme sürecinin ne kadar devam edeceğini konusundaki belirsizlik, belkide birkaç yıl sonra değer artşı olabileceği düşünülen bir evin elden gitmesine neden olabilir. Bu noktada birçok etkeni bir arada değerlendirmek ve buna göre karar vermek gerekir.
Kredi taksiti aylık gelirin yarısından fazlaysa, talep edilen kredi tutarını düşürmek bir diğer seçenek olarak değerlendirilebilir. Elbetteki min. krediyle borçlanmak en iyi tercihtir ancak krediyi düşürmek peşinatı arttırmak anlamına gelir ki zaten geliri düşük olan kişinin temel sorunu nakit sıkıntısı olduğundan bu yöntem pek tercih edilmez.
Kredi vadesini uzatmak aylık taksitleri bir miktar düşürür ancak toplamda ödenecek faizi ciddi oranda arttırır. Örnek olarak 10 yıl vadeli 50 bin TL kredinin %1.20 faiz oranı ile aylık taksiti 788 TL’ye toplamda ödenecek faizi ise 44.608 TL ‘dir.
Vade 20 yıla çıkarıldığında (Her banka 20 yıl süreyle kredi vermemektedir, vade 20 yıla çıkarıldığında banka seçeneğinin de azalacağı unutulmamalıdır) taksitler 152 TL azalarak 636 TL’ye düşer ancak toplamda ödenecek faiz yaklaşık olarak 1.3 katına çıkararak 102.721 TL’ye yükselir.
Vadeyi yükseltmek ilk aşamada ödeme kolaylığı sağlamış gibi görünse de faiz yükünü ciddi oranda arttırmaktadır. Ancak asgari gelire sahip tüketicinin %1’in üzerinde seyreden faiz oranlarında konut kredisi kullanabilmesi için yüksek vadeyi tercih etmesi kaçınılmaz olarak görünmektedir.
KrediPazarı
2016 yılında asgari ücretli ev sahibi olabilecek mi?