Türkiye İMSAD, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile birlikte katma değerli ve yüksek teknolojili ürünlerin payının artırılması amacıyla Bakanlık tarafından başlatılan ‘Sanayide Yüksek Teknolojiye Geçiş Programı’ çerçevesinde, atılacak somut adımların belirlenmesi için İstanbul’da, ‘Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayi Zirvesi’ düzenledi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Dr. Faruk Özlü ve Türkiye İMSAD üyelerinin katılımıyla, 19 Nisan Perşembe günü Hilton Bomonti İstanbul’da gerçekleştirilen zirvede; sektörün önde gelen isimleri, inşaat malzemesi sanayisinde yaşanan son gelişmelerin yanı sıra, sektörün sorunları ve çözüm önerilerini aktardı. Sanayinin rekabet gücünü artıracak ve ithal bağımlılığını azaltacak ürün ve projelerin geliştirilmesi, global pazara entegrasyonunun sağlanmasının hedeflendiği ‘Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayi Zirvesi’ne, sektör temsilcileri yoğun ilgi gösterdi.
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayi Zirvesi’ni, Sanayide Yüksek Teknolojiye Geçiş Programı’nın önemli bir aşaması olarak gördüklerini vurgulayan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Dr. Faruk Özlü, “Sanayide Yüksek Teknolojiye Geçiş Programı’na; tüm paydaşlarımızdan, tüm sektörlerimizden ve sanayicilerimizden, ciddi bir farkındalık ve katkı bekliyoruz. Türk ekonomisini güçlendirmenin anahtarının, güçlü özel sektörden geçtiğinin farkındayız. Dolayısıyla, kamu ve özel sektörü, birbirinin stratejik ortağı ve paydaşı olarak görüyoruz. Bu anlamda; kanun yaparken, mevzuat hazırlarken, destek paketleri oluştururken, teknik düzenlemeler yaparken, sizlerle birlikte, uyum içinde hareket etmek istiyoruz” dedi.
Sanayide Yüksek Teknolojiye Geçiş Programı çerçevesinde, 15 Şubat’ta İzmir’de Makine Sektör Zirvesi’ni topladıklarını belirten Dr. Faruk Özlü, “2 Mart’ta Hatay’da Çelik Sektörü, 16 Mart’ta İstanbul’da Bilişim ve Yazılım Sektörü, 30 Mart’ta yine İstanbul’da Elektrik ve Elektronik Sektörü, 11 Nisan tarihinde ise Bursa’da Otomotiv Sektörü’nün temsilcileriyle bir araya geldik. Önümüzdeki günlerde; ilaç ve tıbbi cihaz, kimya ve gıda sektör zirvelerini hayata geçireceğiz. Bu toplantılardaki temel amacımız; Türk sanayisinin dinamosu olan değişik sektörlerimizin temsilcilerini dinlemek, sizlerin görüşlerini almak ve hep birlikte ‘ortak akıl, ortak vizyon ve ortak strateji’ belirlemektir” diye konuştu.
Bakan Özlü, inşaat sektörünün; çok sayıda alt sektörün ve farklı uzmanlık alanlarının toplamını temsil ettiğini ifade ederek, “İnşaat sektörüne sadece bina, yol, baraj veya köprü olarak bakamayız. Bu binaların, yolların, barajların, köprülerin arkasındaki mühendisliğe, insan kaynağına, teknolojiye, inovasyona; bir bütün olarak bakmak durumundayız. İnşaat alanındaki deneyimimiz; sınırlarımızı aşarak, tüm dünyada takdir gören bir yapıya kavuşmuştur. Türkiye; inşaat ve alt sektörleriyle birlikte, dünyanın parlayan yıldız ülkesidir. İnşaatta hedefimiz; ne sadece Balkanlar, ne sadece Ortadoğu, ne sadece Orta Asya’dır… İnşaat sektöründe hedefimiz, tüm dünyadır” dedi.
Türk inşaatçıları ve müteahhitlerinin; 5 kıtada, 100’den fazla ülkeye malzeme gönderdiğinin altını çizen Bakan Özlü, şöyle konuştu: “95 milyar dolar iç pazar büyüklüğüne sahip olan inşaat malzemeleri sektörümüz; 16,5 milyar dolarlık ihracatıyla, tüm sektörler arasında 3’üncü sıradadır. İnşaat malzemeleri sektörümüz, dünya ihracat sıralamasında 5’inci sırada yer almaktadır. Sektörün ekonomimiz içindeki doğrudan payı %8, dolaylı payı ise, kendisine bağlı farklı sektörler ile birlikte %30 düzeyindedir. Türkiye, özellikle çimento, cam, mermer, seramik, inşaat demiri, demir-çelik inşaat aksamı ve ürünleri, boya, plastik ve alüminyum inşaat malzemeleri gibi ürünlerde; dünyanın sayılı ülkeleri arasındadır.”
İnşaat sektörünün, Türkiye’de 2 milyonun üzerinde istihdam sağlayan, 200’e yakın yan sektörü destekleyen, stratejik öneme sahip, lokomotif bir sektör olduğunu vurgulayan Bakan Özlü, “Bu nedenle; ekonominin genel eğilimleri, inşaat sektörünün gelişme hızı ile doğru orantılı bir seyir izlemektedir. Tüm sektörlerde olduğu gibi; inşaat sektörünün de geleceği, teknolojik ve dijital dönüşümle doğrudan bağlantılıdır. Kendini geliştirmeden, dünyadaki trendleri görmeden; inşaatın ve yan sektörlerinin ayakta kalması mümkün değildir. Teknolojinin ve dijital dönüşümün getirdiği fırsatları görenlerin geleceği, bugünlerden daha parlak olacaktır. İnşaat ve yapı malzemeleri sektörünün temelinde, kalite ve tasarım vardır. Kalite ve tasarım; bu sektörün temel dinamosudur. İnşaat sektörümüzde yer alan firmalar ve sanayiciler; kalite ile büyümek, tasarım ile fark oluşturmak durumundadırlar. İnşaat ve yapı malzemelerinde tasarım, hayat kurtaran bir role sahiptir. Köprüler, yollar, barajlar, evler, binalar inşa eden inşaat sektörünün; mutlak surette kendi dijital dönüşümünü gerçekleştirmesi gerekmektedir” diye konuştu.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Dr. Faruk Özlü, inşaat ve yapı malzemeleri sektöründe Ar-Ge ve tasarımın, dijital dönüşüm sürecinin anahtar kavramları olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Ar-Ge’ye ve tasarıma yatırım yapanlar, bu iki kavramı üretimin merkezine koyanlar, her koşulda kazanırlar. Yapılan araştırmalar; ihracat ile Ar-Ge harcamaları arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu ortaya koymaktadır. Yani Ar-Ge’ye yatırım yaptıkça, ihracat artmaktadır. Sürdürülebilir ihracat için, Ar-Ge, tasarım ve inovasyon zorunludur. İnşaat sektörümüzün ve özellikle inşaat alt sektörlerinin, daha fazla Ar-Ge ve tasarım merkezine ihtiyacı vardır. Ben, bu vesileyle, tüm firmalarımızı, Ar-Ge ve tasarım merkezi kurmaya davet ediyorum. Ar-Ge’yi, külfet olarak görmeyin. Tam aksine; sizleri geleceğe taşıyacak, işlerinizi büyütecek en önemli aracın; Ar-Ge ve tasarım olduğunu aklınızdan çıkarmayın.”
Konuşmasında seçim gündemine de değinen Bakan Özlü, “Ülkemiz 24 Haziran tarihinde seçime gidecek. Seçimlerin; ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. İş dünyamızın ve sanayicilerimizin, şunu net olarak bilmelerini istiyorum: Seçimler, Türk ekonomisi üzerinde hiçbir biçimde negatif bir etki oluşturmayacaktır. Tam tersine, yeni Başkanlık ve Parlamento sistemiyle birlikte, Türk sanayisi ve ekonomisi, çok daha güçlü biçimde yoluna devam edecektir. Seçimlere, belirsizlik ortamı olarak bakmak yanlıştır. Ayrıca, seçimleri bahane ederek, seçimleri fırsat bilerek, ekonomimiz üzerinde spekülasyon yapılmasına, asla izin vermeyeceğiz. Türk ekonomisi güçlü ve istikrarlıdır. Seçim atmosferi boyunca da güçlü olmaya, istikrarını korumaya devam edecektir” diye konuştu.
Zirvenin açılışında konuşan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Dr. Veysel Yayan, inşaat malzemesi üreticilerinin 2014 yılında yaklaşık 22 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini, kendilerinin de bunu dikkate alarak 2023 için 100 milyar dolarlık ihracat hedefi koyduklarını vurguladı. Türkiye’nin bölgede yaşanan sıkıntılar nedeniyle 2014 yılından sonra bu alandaki ihracatının düştüğünü ifade eden Yayan, “Sonraki yıllarda 14-16 milyar dolarlara düştük. Ancak biz çok daha yüksek rakamlarda inşaat malzemesi ihracatı yapabilecek potansiyele sahibiz” diye konuştu.
Bakanlığın ‘Sanayide Yüksek Teknolojiye Geçiş Programı’ kapsamında yaptığı faaliyetleri anlatan Yayan, program çerçevesinde görüştükleri sektörlerde faaliyet gösteren STK’ların taleplerini dikkate aldıklarını ve bu sayede tüm sektör dinamiklerinin taleplerine ulaşabildiklerini söyledi. İnşaat malzemesi sanayisini de son derece ciddiye aldıklarını vurgulayan Yayan, bazı şeylerin hemen olmadığını ancak bir dizi tedbirleri de hemen uygulamaya koyduklarını ifade etti.
Yüksek teknolojiye geçiş için Ar-Ge ve tasarımın önemine değinen Yayan, son dönemde Türkiye’deki Ar-Ge ve tasarım merkezlerindeki sayının katbekat arttığını söyledi. İnşaat malzemeleri üretiminde katma değeri yüksek önemli ürünler üretebildiklerini dile getiren Yayan, daha da yüksek potansiyele sahip olduklarını anlattı. Yayan, Türkiye’nin bu alanda ithalatı daha çok azaltabileceğini kaydederek, “Her alanda ithalatı azaltma ve üretimi yerlileştirme gayreti içerisindeyiz” dedi.
Yıllardır cari açığın kapatılmasının konuşulduğunu ancak geçen yıl Türkiye’nin cari açığının arttığını dile getiren Yayan, bunun kabul edilebilir olmadığını, bu yüzden yerlileştirme çalışmalarına özel bir önem verdiklerini vurguladı. Yayan, şunları söyledi: “Cari açığın azaltılması için yerli sanayimizi değerlendirmeye yönelik gayretimiz var. Bu çerçevede elimizin altındaki ilk enstrüman kamu yatırımları. Kamu yatırımlarının yerli girdi kullanılarak yapılmasına özel bir önem atfediyoruz. Artık raylı sistemlerin bir kısmını Çin’den bir kısmını Fransa’dan ithal etmek gibi bir durumla karşılaşmayacağız. Ya da ilaç veya tıbbi cihazlar tamamıyla yurt dışından ithal edilerek ülkeye getirilmeyecek.”
“Avrupa’da pek çok otelin odalarında Türk malzemelerinin kullanıldığını görmekten gurur duyuyoruz” diyen Yayan, “Bugün mesela muslukta, ihracattan dolayı 350 milyon dolarlık açık var. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Bu tür yaklaşımları engelleme yönünde bir gayret içerisindeyiz. Ayrıca ‘milli’ dediğimizde, Türkiye’de yatırım yapmış şirketler bizim için artık yerlidir. Üretimde milli lafını kullanırken, Türkiye’ye yatırım yapmaya davet ettiklerimizi rahatsız etmemeye dikkat etmeliyiz” dedi.
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan ise 34 yıldır inşaat malzemesi sanayisini temsil eden Türkiye İMSAD’ın faaliyetlerini anlatarak başladığı konuşmasında, “Sektörlerinin lideri 80 büyük sanayici, 35 alt sektör dernek ve 15 paydaş üyemizle birlikte inşaat malzemesi sanayisinin çatı örgütüyüz. Sektörde 21 binden fazla noktada satış ağı bulunan, bugün 111,4 milyar dolar toplam pazar büyüklüğüne sahip bir sektörü temsil ediyoruz. Ekonomimizin lokomotifi olan inşaat sektöründe inşaat malzemeleri sanayinin iç pazar büyüklüğü ise 2017 yılında 95 milyar dolar olarak gerçekleşti. İhracatımız ise 16,4 milyar dolara ulaştı” dedi.
“Türkiye ekonomisi 2017 yılında %7,4 büyüyerek 851 milyar dolar olarak gerçekleşti. İnşaat sektörümüz ise yüzde 8,9 büyüyerek 146 milyar dolara ulaştı. İnşaat malzemeleri sanayisinin toplam inşaat sektöründeki payı %65’tir” diyen Ferdi Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye inşaat malzemesi sanayisi, katma değeri yüksek ürünler üretiyor. Uluslararası arenada rekabet gücü yüksek ve sürekli büyüyen bir sektörüz. Sektörümüzün dış ticaretteki performansı bölgesel gelişmeler nedeniyle istediğimiz seviyede olmasa da, mevcut pazarlardaki toparlanma ve hedef pazarlardaki ekonomik durağanlığın ve gerilemenin normale dönmesi ile daha iyi seviyeye gelebilecek durumdayız. 2014 yılında 21 milyar doların üzerinde olan inşaat malzemesi sektörü ihracatımız bu rakamla otomotiv sektörünü geçmişti. 2015’te 17 milyar dolara geriledi. 2016 yılında ise bu rakam 15,1 milyar dolara kadar düştü. 2017 yılında inşaat malzemeleri sanayi ihracatımız %7,5 artarak tekrar 16,4 milyar dolara yükselmiş durumda. 2018 yılında ihracatımızın 17-18 milyar dolar bandında gerçekleşmesini bekliyoruz. İnşaat malzemeleri ithalatımız ise 2017 yılında %3,9 düşerek 8,9 milyar dolar oldu. Ancak ihracatımız yıllar itibarıyla bir iniş bir çıkış gösterirken, ithalat uzun yıllardır 9 milyar dolar civarında gerçekleşiyor.”
Türkiye İMSAD olarak, inşaat malzemesi sektöründe ‘sürdürülebilir büyümeyi’ amaçladıklarını belirten Ferdi Erdoğan, “Büyümenin ve sürdürülebilirliğin itici gücü olan Ar-Ge ve inovasyona büyük önem veriyoruz. Ar-Ge faaliyetleri ve inovasyona bakış açımız, bir ürüne çok fazla özellik sıkıştırmak kaygısından ziyade, performansa dayalı özelliklerin en azından bir tanesinin en iyi sonucu elde etmesi yönündeki çalışmalardır. Her derde deva olan bir ürünün aslında hiçbir derde çare olmadığının, inovasyonun doğanın bir imitasyonu olduğu bilincindeyiz. Dolayısıyla doğal malzemelerin davranış şekli, inşaat malzemelerinin inovatif ürün çıktısına en büyük kaynaktır. Doğal malzemelerle mühendisliğin ustaca birleştirilmesiyle inovatif ürünlerin eldesi artacaktır” dedi.
Zirvede, ‘Sanayide Yüksek Teknolojiye Geçiş’in konuşulacağını, dolasıyla yüksek teknolojiden bahsedilen yerde dijitalleşmeden, yani Endüstri 4.0’dan mutlaka söz edilmesi gerektiğini vurgulayan Ferdi Erdoğan, şöyle konuştu:
“İnşaat sektörü, topyekûn olarak bilgi ve bilişim çağının dinamiklerinden etkileniyor. Gelişmiş ülkelerin standartlarıyla kendini sürekli geliştirirken içinde bulunduğu coğrafyanın yeniden modern bir şekilde imarında öncülük yapıyor. Bugün fikirden tasarıma, Ar-Ge’den ürüne, projeden malzemeye, müteahhitlikten uygulamaya yolculuk yaparken, müşterilerin evinde dolaşmaktan çıkıp, aklında fikrinde dolaşmak çok daha önemli hale gelmiş durumda. Akıllı binaların, yeşil binaların, pasif evlerin, akıllı kentlerin planlandığı bir dünyada, inşaat malzemelerinin sadece çimento ve demirden ibaret olmadığı bir gerçek. Üretimden lojistiğe, tasarımdan uygulamaya, inşaat malzemelerinin bu ekosistem dışında kalması düşünülemez. Kaynakların akılcı ve etkin kullanılmasının önemi bu yüzden her geçen gün artıyor.”
Gelişmekte olan ülkelerin tamamında üretilebilen ürünleri üretme kabiliyetine sahip olduklarını ifade eden Ferdi Erdoğan, “Batı’nın standartlarıyla üretip içinde bulunduğumuz coğrafyanın fiyatlarıyla rekabet ediyoruz. Rekabette, içinde bulunduğumuz coğrafyada fark yaratmak için öncelikle teknolojik değişimi hayata geçirme mecburiyetimiz var. Yani dijital dönüşümü rekabet etmekte olduğumuz ülkelerden çok daha hızlı hayata geçirmemiz ve bu süreci çok iyi yönetmemiz gerekiyor. Dijital dönüşüm ve Endüstri 4.0 şirketlerin kendi içlerindeki dikey entegrasyondan ibaret değildir. Bu dönüşüm yatay entegrasyonla mümkün olup, burada müşteriden tedarikçiye kadar aradaki tüm sürecin entegrasyonundan ve optimizasyonundan bahsediyoruz” dedi.
Sürecin en önemli teknolojik örneklerinden biri olan BIM (Bina Bilgi Modellemesi)’in Türkiye’de kullanımının daha da yaygınlaşması gerektiğinin altını çizen Ferdi Erdoğan, “Gelişmiş ülkelerde yatay entegrasyonun en güzel örneği olan BIM, nihai müşteriden üreticiye kadar arada olan tüm paydaşların ortak aklının buluştuğu, enerjiden atık yönetimine, kaynak kullanımından kullanıcı ilişkilerine kadar tüm sürecin bir bütün olarak ele alındığı bütünleşik bina tasarım yaklaşımıdır. Dijitalleşmeden Endüstri 4.0’a, Ar-Ge’den inovasyona tüm ihtiyaçların ve çözümlerin yanıtlarını bulduğu bir platformdur. Ülkemizde başta kamu yatırımları, mega projeler ve kentsel dönüşüm olmak üzere tüm inşaat sektörünün yurt içi ve yurt dışı işlerinde, müteahhitlerimizden malzemecilerimize kadar bir işbirliğinin kotarılması ve dolayısıyla rekabette fark yaratmamızın aracı olacaktır. En iyi olduğumuz inşaat sektörünün toplamında; ihracatımızı, hatta iç pazarımızı, malzeme, mimarlık, müşavirlik, mühendislik, müteahhitlik, ustalık bilgi ve tecrübemizle birleştirdiğimizde, topyekûn nihai ürünle binanın ihracatını ve imalatını kurgulayabiliriz” diye konuştu.
Sektörün büyüme alanının ihracat olduğunu dile getiren Ferdi Erdoğan, “İhracat birim fiyatının 4 katı kadar birim ortalama fiyatla ithalatımız var. 2017 yılı inşaat malzemelerinin ortalama fiyatı 1 kilogramda yaklaşık 50 sent. Bu 50 sent, 1 kilogramda 10 sent artarak 60 sente ulaşırsa, ihracat gelirimiz ortalama 3 milyar dolar artıyor. Türkiye’nin ortalama ihracat fiyatı 1,34 Dolar/Kg olup inşaat malzemeleri toplam ihracatının yarısı, yani 8 milyar dolarlık kısmı bu ortalama fiyatın üstündeki malzemelerden oluşuyor. Kilogram fiyatı 4 dolar ve üstü olan malzemelerin toplam ihracatı 3,5 milyar dolardır. Oysa 4 dolar ve üstü ithal edilen inşaat malzemesi toplamı ise 5,4 milyar doları buluyor. Öncelikle bu alanda ticari dengenin sağlanması şart. 4 doların altındaki ithalat/ihracat dengesi ise ihracatın lehinedir. İhracatımız 10,5 milyar dolar iken, ithalatımız 3,6 milyar dolardır. İhracatımızda her 10 sentlik artış 3,2milyar dolarlık ihracat gelirine katkı sağlarken, yüksek teknolojili ürün ihracatına oldukça yakın veya toplam madencilik sektörü ihracatı kadar kaynak yaratacaktır. Bilhassa, iç pazarda %90’dan fazla kullanımı olan üretimlerin, sadece lokasyona (OSB, Serbest Bölge, İl vs) ya da sektöre veya kümelenmeye bağlı olmasından bağımsız ve doğrudan ihracatı teşvik edilmelidir” şeklinde konuştu.
Kaynakların doğru kullanılması adına en efektif yolun, birlikte, ortak akıl ve ortak çözüm üreterek en yüksek katma değeri yaratmak olduğunu kaydeden Ferdi Erdoğan, “Bu ortak akıl ve ortak çözüm, en gerekli olan toplam piyasa denetim ve gözetimini de sağlayacaktır. Doğru malzemenin, doğru yerde, doğru proje ile ve doğru ellerde yapıldığından; malzemelerin belgeli yolculuğundan emin olmalıyız. Hiçbir malzemenin, kendiliğinden, bir yapının herhangi bir yerinde yer alması mümkün değildir. Bu nedenle içerde ve dışarda, ithalatta ve ihracatta denetim ve gözetim son derece önemlidir” dedi.
Yüksek teknolojiye geçiş sürecinin enerji maliyetlerine etkisinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini belirten Ferdi Erdoğan, şunları söyledi:
“İmalat sanayisinin ve hizmetler sektörünün en önemli girdilerinden birini enerji oluşturuyor. Ülkemiz enerjide büyük oranda dışa bağımlı. Toplam enerji tüketiminin sadece %25’i yerli kaynaklardan elde ediliyor. %75’i ise doğalgaz petrol gibi ithalata dayalı. Sanayimiz %25, konutlarımız %35 olmak üzere toplam enerjinin %60’ını tüketiyor. Keza sera gazı salınımlarını da düşündüğümüzde, ülkemizin her geçen gün artan enerji talebinin yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanması, enerjinin verimli kullanılması, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve istikrar için son derece önemli. Enerji arzında yaşanan sorunlar ve iklim değişikliği nedeniyle özellikle enerji tüketimi yüksek olan sektörler için enerji verimliliğine yönelik politikaların hayata geçirilmesi önem kazanıyor. Örneğin, ülkemizde konutlarda ortalama enerji tüketimi yıllık 350kWh/metrekaredir. Ancak gelişmiş ülkelerin standardı olan yıllık 100 kWh/metrekarenin altına düşürüldüğünde bir enerji verimliliğinden bahsedebiliriz. Bu uygulama toplam enerji ithalatında en az %20 tasarruf sağlayacaktır.”
Yerlileştirme ve millileştirmede öncelikli alanlar belirlenirken, çok yönlü bir stratejik yol izlenmesi gerektiğini ifade eden Ferdi Erdoğan, “Yerlileştireceğiz ve millileştireceğiz derken fırsatçı ürünlerin piyasayı doldurmasına göz yumulmamalı. Burada ülkemizde üretilemeyen, girdi hammadde ve girdi malzeme ile elde edilen ürünlerin yerli ve milli sayılması, bu alanda bir çözüm üretilinceye kadar kaçınılmazdır. Keza akıl yüklenen birtakım ürünler de ülkemizde henüz gereken performansta üretilemediği için ithalatı kaçınılmazdır. Kentsel dönüşümde performansa dayalı inşaat modellemesi hedeflenirken her derde deva olduğu iddia edilen fırsatçı ürünlerin performansı bozmasına izin verilmemelidir. Örneğin, ülkemizin acilen çözmesi gereken konulardan birisi olan gürültü kontrolü çalışmaları şu anda Çevre Şehircilik Bakanlığı ve TÜBİTAK ile birlikte projelendiriliyor. Bilhassa konut dışı alanlar yani otoyollar, demiryolları, havaalanları ve benzeri yerlerin gürültü kirliliğini önlemede yerli malzeme kullanımı teşvik edilmeli ve hayata geçirilmelidir” şeklinde konuştu.
Türkiye İMSAD Başkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı: “Sürdürülebilir olmak; yarın da var olmak, bugünden bir adım önde olmak öncelikli konularımızdan biridir. Bunun için deneyimlemek, deneyimlenmiş olanı almak ve uygulamak, öngörülü olmak oldukça önemli. Farklı sektörler artık birbirleriyle etkileşim halindeler. Savunma sanayisinde yapılan bir Ar-Ge çalışması sonrası ortaya çıkan ürün, tıp sektörüne, inşaat sektörüne ilham verebilmektedir. Örneğin, son teşvik kapsamında açıklanan karbon elyaf esaslı kompozit malzeme, savunma sanayi için kullanılırken aynı zamanda binaların iyileştirilmesinde de kullanılabilen bir malzeme oldu. Dolayısıyla kaynak kullanımı açısından depreme dayanıksız tüm binaları yıkıp yeniden yapmak yerine, bir kısmını iyileştirme şansına sahibiz. Bu tip örnekleri, ortak akılla çoğaltabiliriz. Bu nedenle günümüzde bir taraftan kendi işimize odaklanırken, diğer taraftan daha geniş bir açıyla dünyada olan bitene bakmak zorundayız. Ağaçları tek tek iyileştirmeye odaklanırken ormanı da unutmamalıyız.”
Faruk Özlü: İnşaat sektöründe hedefimiz tüm dünyadır