Sokak sanatları denildiğinde aklımıza ilk gelenlerden dallardan biri olan grafiti boş duvarlara, tren istasyonlarına ve camlara yapılır ve eskiden yasadışı olarak görülürdü. Günümüzde ise bir akım, bir sanat dalı olarak kabul görmüş durumda. Hatta neredeyse genel bir trend haline geldi.
Son zamanlarda sokak duvarlarıyla sınırlı kalmayıp, anaokulları, spor salonları, kafeler, inşaat projeleri, çeşitli devlet kurumlan ve hatta çöp kutularının süslenmesinde yaygın olarak kullanılır oldu.
İlgi çekici ve güzel bir grafiti çizebilmek öyle herkesin yapabileceği bir iş değil. Her resim yeteneği olan bu işi iyi yapacak diye bir kural yok. İşin uzmanları, bu işi güzel yapmanın tek yolunun bol bol antrenman yapmaktan geçtiğini belirtiyorlar. Bunun ötesinde yapılmış işleri ve grafiti videolarını incelemek de, tekniği öğrenmenin bu işi ileri götürmenin en önemli yöntemleri olarak gösteriliyor. Fiyat bandının ortalama 5 bin TL’den başlayıp, 150 bin TL’lere kadar uzandığı sanatın önde gelen isimleriyle konuştuk…
Kamuoyu ilgisinin artmasıyla günümüzde çok sayıda kurumun farklı olabilmek için bu sanata yöneldiğini söyleyen “Stalker” takma ismini kullanan grafiti sanatçısı Adil Çal, önceden sadece anaokullarında uygulanan bu sanatın şimdilerde spor salonları, eğlence merkezleri, çocuklara yönelik işletmeler ve kafelerde yaygınlaştığını söylüyor.
Fiyat bandının 5 bin ile 150 bin TL arasında değiştiği bilgisini veren Çal, fiyatlandırmaların uygulama kalitesi ve sanatçı vizyonu ile doğru orantılı olduğunu belirtiyor. “Grafitiyi sanat olarak benimsemiş profesyonel birisinin sunduğu 7 bin TL’lik teklife karşılık düşük kalite ile günü kurtarma derdindeki birisinden aynı proje için 1.500 TL teklif gelebiliyor” diyen Çal, pazardaki rekabetin yoğunluğuna vurgu yapıyor.
Grafitinin kurumlar için bir ihtiyaç değil aksine görsel bir tercih olduğunu söyleyen Çal, maliyetten kısmanın, sanatçıya müdahale etmenin, ucuz işçiliğin kalitesiz sonuçlara neden olacağı uyarısını yapıyor. Genellikle style-grafiti modeli üzerine çalıştığını söyleyen Çal, “Uğraşırken dış dünyadan soyutlanma hissi, bir şeyler üretme zevki tarif edilemez. Onlarca seans terapiye ve sayısız antidepresana eşit enerjisi var.”
Bu sanatla 80’li yıllarda tanışan “Turbo” isimli grafiti sanatçısı Tunç Dindaş ise, “O dönemlerde breakdance yaparken plak kapaklarında grafitileri görüyordum. Daha sonra ‘Beat Street’ adlı filmi seyredince ne olduğunu tam olarak anladım ve hikayem o zaman başladı” diyor.
Grafitiyi bir hayat biçimi olarak yorumlayan Dindaş, “Genellikle İstanbul dışında grafiti yapmasını daha çok seviyorum. Oraya İstanbul’un grafiti kültürünü götürmüş oluyorsunuz” diyor.
Çalışmalarında genellikle “B-boy” karakterleri diye adlandırılan old school grafiti karakterleri kullanan Dindaş, bunları “Klasik şapkalı, ellerinde sprey boya tutan rapçi çocuklara benzeyen karakterler” olarak tanımlıyor.
Ayrıca Türk tipi bıyıklı İstanbul karakterleri ve robotlar yaptığını belirten Dindaş, Fairmont Quasar İstanbul Oteli’ndeki projesinde de bu tarz karakterleri kullandığını dile getiriyor.
Bu sanatla 2006 yılında tanışan “Stak” isimli grafiti sanatçısı Ali Yaldıran, “İlk olarak kağıt üzerine arkadaşlarımın isimlerini yazarak başladım. O zamanlar yaptığım işin ne olduğunu bilmiyordum. Yaklaşık bir sene sonra aldığım bir bilgisayar oyunu (Getting Up) sayesinde yaptığım işin grafiti olduğunu ve kültürünü öğrendim” diyor.
Yaldıran Ankaralı bir grafiti sanatçısı. Genelde spor salonu ve kafe ağırlıklı çalışan Yaldıran, ayrıca inşaat firmaları, devlet kurumlan, otomobil markaları ve savunma sanayi firmalarına da işler yaptığını söylüyor.
Grafiti maliyeti hakkında bilgi veren Yaldıran, maliyetin istenilen işe göre belirlendiğini, ortalama bir iş için en düşük fiyatında 1.000 TL’den başladığını ve üst sınırının olmadığını sözlerine ekliyor. Takma ismi konusunda ise, “Grafiti kültür olarak illegal başlayan bir iş. Bu yüzden kimse sokağa kimlik bilgisini yansıtmak istemez. Kağıt üzerinde karalarken takma adım yoktu. Aldığım oyundan gördüğüm için kendime bir takma ad buldum. Takma adımın bir anlamı yok bunun için tercih ettim” diyor.
Grafiti malzemelerinin genelde yapılan işlere göre tedarik edildiğini söyleyen Yaldıran, “Ankara’da grafiti malzemeleri satan bir mağaza yok. İstanbul’dan kargo ile alıyorum. Bir kutu boya (400 ml.) 23 ile 30 TL arasında değişiyor” diyor. Stak, bu işe yeni başlayacaklara yönelik olarak ise şunları söylüyor:
“Grafiti yapmaya para kazanmak için başlayıp, para kazanabilen kimseyi görmedim. Grafiti yapmak istiyorlarsa öncelikle kültürü öğrensinler. Yapılmış işleri ve grafiti videolarını incelesinler. Teknik öğrenmek bu işi ileri götürmeniz için en önemli yöntemdir. Boyayı eline alıp hemen sokağa çıkmasınlar. Önce kağıt üzerinde denemeler yapmak daha iyi sonuçlar verir.”
Grafiti sanatını 20 yıldır yapan MET isimli grafiti sanatçısı Muhammed Emin Türkmen, “Grafitiyle tanıştığımda henüz yaptığım işin ne olduğunu bilmiyordum. Mahallemize gelen gurbetçilerin sokaklarımıza yazdıklarını taklit ederek ve mahallede bizden yaşça büyük breakdance yapanların duvar karalamalarını gördükten sonra başladı benim hikayem” diyor.
Bugüne kadar birçok projede yer aldığını belirten Türkmen, hedef kitlesi gençlik olan firmalar, kafeler, yazılım ve oyun firmaları, spor markaları gibi işletmelerle çalıştığını, bunların yanı sıra da festivallere katılarak Workshop’lar düzenlediğini sözlerine ekliyor.
Çalışmalarında genellikle kuru kafa karakterleri ve imzalarından oluşan figürler sergileyen MET, son zamanlarda ise RGB Distord denilen ekran hatası gibi çalışmalardan oluşan renk kaymalarını resmediyor.
Kai Winkler / Fairmont Quasar İstanbul Genel Müdürü
Contemporary İstanbul işbirliği ile gerçekleştirdiğimiz sanat turu etkinliğinin ardından, İstanbul kent kültürünün en özel örneklerinden biri olan bu sanatı duvarlarımıza taşıdık. “İstanbul’a Karış” sloganıyla gerçekleştirdiğimiz proje kapsamında, yerli ve yabancı tüm misafirlerimizin İstanbul kent kültürünün bu vazgeçilmez unsuruyla karşılaşmasını sağlamayı ve çağdaş sanata verdiğimiz desteği sürdürmeyi hedefliyoruz. Amacımız, yerli ve yabancı konuklarımıza otele geldikleri an itibariyle özgün bir deneyim yaşatmak.
Otelimizin ve Fairmont Ofısleri’nin giriş kısmında yer alan çalışmaları, İstanbul kent kültürü ve son derece dinamik bir bölge olan Mecidiyeköy’de kentin tam kalbindeki konumumuzla bağlantılı olarak özel tasarlandı.
Bir lüks otel ortamında bu beklenmedik bir şey sayıldığı için bu sanatın eserleri ile karşılaşmak misafirlerimizin hoşuna gidiyor. Projemizin çalışmaları devam ediyor, dijital kanallardan daha fazla sanatsevere ulaşması için eserlerin yapılış aşamasına dair bir video çalışması hazırlıyoruz. Öte yandan, sadece grafiti değil, değişik çağdaş sanat konularına da eğiliyoruz. Diğer bir projemiz ise yabancı konuklarımıza yönelik. Likör Fabrikası’nda açılan Pilevneli Galeri’deki sergilerle başlayıp Şişli’de devam edecek ve buradaki Leica gibi galerilere uğrayarak bölgeyi tanıtacak bir semt turu…
Merve Yılmaz-Para
Grafiti duvarlar İstanbul’un sokakları dile geldi