Geçtiğimiz günlerde resmi gazetede Cumhurbaşkanlığı Kararı ile İzmir’in Çeşme ve Urla ilçesinde 511 arazinin acele kamulaştırılmasına karar verildi. Kararda Çeşme İlçesi, Alaçatı Mahallesi’nde Vali Kutlu Aktaş barajı ile deniz arasında kalan toplam 178 adet parsel, Urla ilçesi ise Zeytineli Mahallesi’nde Uzunkuyu mesire alanı ile deniz arasında kalan 333 adet parsel yer aldı.
Karara tepkiler sürerken TMMOB İzmir tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi. Şehir Plancıları Odası Başkanı Özlem Şenyol Kocaer, korunması gereken alanların ranta açıldığının altını çizerek şöyle konuştu:
“Doğal alanları korumayı esas almayan ve ranta dönük olan turizm koruma ve gelişim alanlarına özellikle Akdeniz ve Ege kıyılarında çok rastlıyoruz. Kamulaştırılacağı ilan edilen parsellerin bir kısmının tarım alanlarında ve doğal sit alanlarında, kalan kısmının da el değmemiş doğal alanlarda kaldığı görülüyor.”
Tarım alanı, orman alanı ve sit alanı kararları ile korunan bölgenin, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olarak ilan edilmesinin bilimsel hiçbir gerekçesi bulunmadığına vurgu yapan Kocaer, “Daha önce, benzer bir yolla kamulaştırılıp sonrasında planlarla arazilerin rant değerinin artırıldığını ve bazı sermaye gruplarına peşkeş çekildiğini biliyoruz.
Suudi yatırımcıların bu bölgeye ilişkin ‘Yeni Çeşme’ projesinin görselleri geçtiğimiz gün ortaya çıktı. Bütün bunlar açıkça acele kamulaştırma kararının peşkeş amacı taşıdığını göstermektedir. Ayrıca satışa konu alanların bulunduğu konumun yaklaşık 2 km mesafesinde, geçtiğimiz yıllarda Kaçak Urla Villaları ile kamuoyunun gündemine gelmiş ayrıcalıklı imar hakkı tanıyan doğal sit ve imar planı değişikliğine konu yerleşim alanı da bulunuyor. Alanda, yapımı tamamlanmış RES için yapılmış olan yolların da bulunduğu tespit edildi” ifadelerine yer verdi.
Acele kamulaştırma kararının sadece yurt savunması ve olağanüstü koşullarda uygulandığının altını çizen Kocaer, konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Ranta dayalı ekonomiden beslenen AKP iktidarının yeni hedefi İzmir ve çevresi. Buna ilişkin birçok rant projesini hayata geçirmek için çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Bu politikalar hayata geçirildiğinde gelecek kuşaklara, tarihi, kültürü, doğal yaşam alanları ve kent kimliği yok edilmiş bir İzmir bırakma olasılığımız yüksektir.
Bu nedenle çağrımız yerel yönetimler, meslek odaları, emek örgütleri ve tüm sivil toplum kuruluşlarınadır. Rant politikaları ile yargı sürecinde mücadelemizi sürdüreceğiz. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Önemli olan İzmirli yurttaşlar olarak ortak siyasi mücadeledir.”
Aycan Karadağ-Birgün
Urla ve Çeşme’de 511 araziye acele kamulaştırma