Alpek Mimarlık ve Sanat, Mimar Mert Erkılavuz’un 2005 yılında İstanbul’da başlayan kariyerini 2014 yılında Antalya’da 1987’den beri faaliyette olan aile firmasında devam ettirme kararı almasıyla başarılarına yenilerini ekleyen ve bugün hayata geçirdiği birbirinden değerli projeyle adından söz ettiren bir firma…
Ben Antalya’ya geldikten sonra uzun yıllardır zaten faaliyette olan Alpek İnşaat ile birlikte çalışmaya başladık. Alpek İnşaat; mariobet giriş Peçen, Erkılavuz ve Kurt Ailelerinin işbirliği ile kurulmuş bir aile şirketidir. Yüksek Mimar Fatma Erkılavuz (annem) ve Yüksek Mimar Levent Erkılavuz (rahmetli babam) bu şirkette müteahhit bakış açısına, mimari bakış açılarını da eklemişler ve Alpek İnşaat bu vizyonla bugüne kadarki çalışmalarını sürdürmüştür.
Ben de bir mimar olarak Alpek İnşaat bünyesine katıldıktan sonra, şirketimizdeki mimarlık hizmetlerini Alpek Mimarlık ve Sanat adı altında yeni bir firma üzerinden yürütme kararı aldım.
Bugün kendi projeniz olan Alpek İnşaat Alpek Mimarlık ve Sanat olarak, Ali Peçen Plaza’daki ofisimizde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ali Peçen Plaza projesinin oluşum aşamasından bu yana annem Fatma Erkılavuz bu binada bir sanat galerisi olmasını arzuluyordu…
Biz de bu fikirden yola çıkarak kendi mimarlık ofisimiz ile sanat galerisini bir araya getirip, Alpek Mimarlık ve Sanat’ı oluşturduk. Ofisimizde mimar ve iç mimar arkadaşlarımızın yanında, sergi organizasyonlarını gerçekleştirdiğimiz takım arkadaşlarımızla hem mimari işler yapıyor hem de (yılda 5 ila 6 tane) çeşitli sanat dallarında sergiler düzenliyoruz.
Alpek Mimarlık ve Sanat, 2018 yılının sonunda kuruldu. Resmi açılışını 2019 yılı Şubat ayında yaptık. Aslında kabaca bir yılı doldurduk. Bu bir yıllık sürede ağırlıklı olarak ticari projeler yaptık diyebilirim. Ofisler, klinikler, cafeler ve spor salonları gibi ticari yöndeki projelerimiz ağırlıklı oldu. Bununla birlikte elbette konut projeleri de hayata geçirdik. Şu sıralar Kaş’ta devam eden yine bir villa projemiz var.
Ben İstanbul’dan geldikten sonra Antalya’da şunu fark ettim. Bir kere hepimiz daire için tasarlanmış mekanlarda çalışıyoruz. Ofis olarak planlanmış ve projelendirilmiş binalar çok az, yeteri kadar ofis binaları kimliğini yansıtmıyor ve birçoğumuz ofislerimizi aslında daire için tasarlanmış mekanlarda devam ettiriyoruz.
Ali Peçen Plaza projesine başlamadan önce, çevredeki iş merkezlerini gezdim. Ofis pazarlanan merkezlerde “2+1 mi, 3+1 mi istersiniz?” gibi yaklaşımlarla karşılaştım. Buradan yola çıkarak Ali Peçen Plaza ile biz, “ofis binası gibi ofis binası” yapmak istedik.
Daha önceden ofis binalarıyla ilgili edindiğimiz tecrübeleri buraya yansıtıp, tamamen bir ofis binası olarak tasarlanmış bir bina yapmaya çalıştık. Bunu nasıl yaptık? Her şeyden önce, ofisleri ve projeleri modüler çözmeye çalıştık. Çünkü ofislerde çok farklı ve kullanıcısını bilmediğimiz şirketler ve firma profilleri ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Yani bir firmada 5 kişi çalışabiliyor, bir diğer firmada ise 80 kişi çalışabiliyor. Yaptığınız projenin farklı firmalara, farklı şirketlere cevap verebilmesi gerekiyor. Dolayısıyla birleştirilebilen ve esnek tasarımlı ofisler ortaya çıkarmak gerekiyor. Bir takım bölmelerle, gün ışığı almasıyla, binanın cephesiyle ve daha birçok mimari etmenle bunun ofis binası olmasını sağladık.
Çalışanlarında buradaki performansını ve verimini arttırabilecek çeşitli fonksiyonlarla desteklemeye çalıştık. Ortak alan olarak planlandığımız bir çatı bahçesi ile insanların öğle aralarında ve boş vakitlerinde ister kendileri, ister misafirleri ile birlikte vakit geçirebildikleri, gerekirse toplantı bile yapabildikleri bir yer haline geldi bahçemiz…
Binaya girişte, prestijli ve güzel bir iş merkezine, bir karşılama holüne ve güzel bir mekana girilmesine özen gösterdik. Her iki blokta da sizi danışmanlar karşılıyor. Hem çalışanların hem de ziyaretçilerin geçtiği turnikeler var. Karşılama bölümleri devamlı olarak bütün ofislerle iletişim halindeler. Bir iş merkezinde, girişteki danışma, güvenlik, turnikeli giriş – çıkış ve otoparkların yeterli olması çok önemli. Ali Peçen Plaza’nın ofis başına 4 araçlık yeri mevcut.
Ben mezuniyetimden önce ve sonra yaklaşık 10 yıl kadar İstanbul’da kariyer tecrübem oldu. Çok önemli bir firmada yaklaşık 3 yıl, diğerinde ise yaklaşık 6 yıl çalıştım. İlki Has & Koen Mimarlık, İkincisi ise Tabanlıoğlu Mimarlık’tır. İlk çalıştığım firma ağırlıkla olarak iç mimari işler yapıyordu ve çoğunlukla ofis iç mimarisi yoğunluktaydı. Yani bir ofise girdiğimiz zaman anahtar teslim bomboş bir alanı planlayıp, mobilyalarından bütün o malzemelerine kadar teslim ediyorduk. Birçok farklı ofis binasının içinde farklı ofisler tasarladık.
Daha sonra 6 yıl çalıştığım son firma olan Tabanlıoğlu Mimarlık da tabi ki Türkiye’nin en iyi mimarlık ofislerinden biridir. Burada da daha büyük ölçekte, örneğin; 70 bin, 100 bin, 180 bin ve 200 bin metrekare projeler ve “multi-use” dediğimiz fonksiyonları içerisinde barındıran binaların tasarımından, proje kontrolüne kadar bulunduğumuz süreçlerde bulundum.
“Bir ofis binası nasıl yapılır, bir otel binası nasıl yapılır ve bir konut kulesi nasıl yapılabilir?” sorularının yanıtlarını bizzat çalışarak edindim. Güzel kurgulanmış takımların içerisinde çalıştım. İsim vermek gerekirse; Tarabya Oteli gibi, Ankara’da tasarlanan One Tower binası gibi, Libya’da çalıştığımız multi-use projeler gibi önemli projelerinde yer aldım. Tüm bu tecrübeler bana, tasarım aşamasının başından, proje aşamasında ve proje bitişindeki bütün detaylara hakim olma şansını verdi.
Birçok işte olduğu gibi mimarların da belirli konularda uzmanlaşması gerektiğine inanıyorum. Bu bir mimari proje yapmak olabilir, bir iç mimari olabilir, şantiye şefliği olabilir ya da inşaat kısmı olabilir… Hakikaten birbirinden farklı konular ve disiplinler. Benim İstanbul’daki kariyerimde ofis ve konut ağırlıklı gitti. Özellikle ofis ağırlıklı gitti. Hem ofis binaları olarak, hem ofis iç mimarileri olarak…
Buraya geldikten sonra da ofis binaları az olmasına rağmen daha çok ofis projeleri yaptık. İç mimari projelerimiz de ticari ağırlıklı, iş yeri diyebileceğimiz fonksiyonlarda projeler oldu. Ne kadar çok benzer ve aynı alanda projeler yaparsanız, o alanda biraz daha uzmanlaşıyorsunuz haliyle. Hepsinde farklı bileşenler oluyor ama en azından bir önceki projelerden tecrübeleriniz olabiliyor.
Biz de bir tasarım, hayal ve bir proje var ortada fakat bunu yapmanız için bir bütçe gerekiyor. Dolayısıyla burada aslında müşterinizim kim olduğu da çok etken. İşin önemli bir kısmı müşteriyi iyi analiz edebilmek, beklentilerini doğru tespit edebilmekte… Çünkü sadece mimari proje çizip bir projeyi ayakta tutamıyoruz. Birçok farklı disiplinle aslında ortak bir iş üretiyoruz.
Diğer mühendislik branşları ile beslenmesi gerekiyor. Hatta tasarımınızın ve binanızın büyüklüğüne göre birçok farklı uzmanlıktan da danışmanlık almanız gerekiyor. Dolayısıyla burada mimarın bir orkestra şefi gibi bir organizasyon içerisinde bulunup, bütün bilgileri bir araya getirip, bir sentez yapması ve bunu projesine aktarması gerekiyor. Ve doğal olarak da, herkesle iletişim halinde olması gerekiyor. Bence dikkat edilmesi gereken en önemli kısımlar bunlar aslında.
2005 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun olan Mert Erkılavuz, İstanbul’da 2006 – 2008 yılları arasında Has &Koen Mimarlık’ta, 2008 – 2014 yılları arasında ise; Tabanlıoğlu Mimarlık’ta mimar ve proje kaptanı olarak çalışmıştır. 2014 yazında Antalya’ya gelerek kendi aile şirketleri olan Alpek İnşaat bünyesinde mimar ve proje müdürü olarak Yeni Alpek Evleri ve Alpek Plaza projelerini bitirmiştir. 2018 yılından itibaren kurucusu olduğu Alpek Mimarlık / Sanat’ta mimarlık kariyerine devam etmektedir.
InCity
Pasifik İnşaat Ankaragücü’ne ikinci kez sponsor oldu