Son olarak İzmir’de yaşanan depremin ardından Türkiye’deki deprem gerçeği ile maalesef bir kez daha karşı karşıya kaldık. Peki bunun sorumlusu kim? Vatandaş can ve mal kaybının hesabını kime soracak? Depremzelerin hukuki haklarını ve nasıl bir yol izleyeceklerini Kakıcı & Şimşek Hukuk Bürosu kurucularından Avukat Elvan Kakıcı Şimşek anlattı.
Depremde yakınını kaybedenlerin ya da yaralananların ilgililer hakkında bulunduğu bölgenin Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunabileceklerini belirten Kakıcı Şimşek, “Her ne kadar ölüm olaylarında savcılık resen araştırma yapsa da yaralamalarda ilgilinin şikayeti aranmaktadır. Bu nedenle depremzede evin müteahhiti, yapı denetim firması ve ilgili belediye hakkında savcılıkta suç duyurusunda bulunabilir. Depremzede kusuru olduğunu düşündüğü herkes hakkında savcılıkta suç duyurusunda bulunabilir.” dedi.
Yıkılan ya da zarar gören binanın zemin katında oturan bina sakininin, yer açmak için binanın kolonlarına zarar vermesinin, binanın zarar görmesinden sorumlu olduğunun da altını çizen Kakıcı Şimşek, hem ölüm hem de yaralama olayında da depremzedenin savcılığa suç duyurusunda bulunması gerektiğine de dikkat çekti.
Kakıcı Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suç duyurusunu inceleyen savcılık, şüphelileri ifadeye çağıracak ve şüphelilerin sorumluluklarının belirlenmesi amacıyla dosyayı bilirkişiye gönderecektir. Soruşturma aşamasından sonra yapılan yargılama neticesinde ilgililerin aldığı ceza depremzedelerinin zararını gidermek amacıyla açacağı hukuk davasında dayanak teşkil edebilir.
Ceza hukukumuzda suçun manevi unsurları kast ve taksir olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kast failin bile isteye o suçu işlemesi hali, taksir ise failin dikkat ve özen yükümlülüğüne uymaması sonucu suçun gerçekleşmesi halidir. Taksir bölümü ise bilinci taksir ve bilinçsiz taksir olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bilinçli taksirde failin neticeyi öngörmesine rağmen gerçekleşmeyeceğini düşünmesi halidir. Şüpheliler hakkında bilinçli taksirle adam öldürme ya da yaralama suçundan suç duyurusunda bulunabilmektedir.
Deprem sigortası bulunan depremzedeler maddi zararlarını zorunlu deprem sigortası aracılığıyla alabilmektedirler. Ancak zorunlu deprem sigortasının limitleri 240 bin TL ile sınırlıdır. Yani eviniz tamamen yıkılsa bile zorunlu deprem sigortasından alabileceğiniz maksimum miktar maalesef 240 bin TL’dir. Ayrıca ölüm dahil olmak üzere tüm bedeni zararlar, manevi tazminat talepleri, enkaz kaldırma masrafları, kâr kaybı, iş durması, kira mahrumiyeti, her türlü taşınır mal, eşya ve benzerleri kayıplar DASK kapsamı dışındadır.
Depremzedenin özel deprem sigortası olması halinde, poliçe kapsamında zararlarını bu sigortadan karşılayabilmektedir. Ancak özel deprem sigortası olmayan depremzedenin, zorunlu deprem sigortası zararlarını belli bir olanda karşılayabildiği için bakiye kalan kısım yönünden müteahhiti, yapı denetim kurumuna ve belediye dava açma hakkı sabittir.
Depremzede, evi zarar gördükten sonra zaman kaybetmeden bulunduğu bölgenin Sulh Hukuk Mahkemesinden tespit isteminde bulunmalı ve delil tespiti yaptırması gerekmektedir. Bu tespitte, binanın zarar görmesinden kimin sorumluğu olduğu ve bu kişi ya da kurumların kusur oranları bilirkişi raporuyla belirlenmektedir.
Yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Sıfır ev alan yani evlerini müteahhitten alan depremzedeler, depremin gerçekleştiği tarihten itibaren teslim tarihinden itibaren 20 yıl içerisinde müteahhitin sorumluluğuna gidebilmektedir. Deprem olayında, vatandaş betonun cinsini gözle bakarak anlamayacağı için gizli ayıp söz konusudur ve müteahhitin 20 yıllık bir sorumluluğu vardır. Sıfır ev almayan depremzede ise haksız fiil hükümleri uyarınca ilgili kişilere depremin gerçekleştiği tarih baz alınarak muhatabını ve suçu öğrenince 2 yıl içinde dava açmalıdır. 10 yıl içinde tespit edilmeyen durumlar zaman aşımına uğramaktadır. Evini sıfır alan depremzedeler de bu yola başvurabilmektedir.
Deprem nedeniyle yıkılan binanın yapımı, yönetmeliğe aykırı olmasına karşın o tarihte zarar doğmadığından, davacının anılan tarihte bir talep hakkı da olmayacaktır. Bu yüzden tazminat isteminin doğmadığı bir tarihte, zamanaşımının başlatılması, hakkın istenmesini olanaksız kılar. Binanın yapımı tarihinde hukuka aykırı eylem gerçekleşmiş ama zarar, deprem sonucu doğmuştur. O halde zamanaşımının başlangıcı depremle ortaya çıkan zararın gerçekleştiği tarihtir.” şeklinde konuştu.
Berat Albayrak istifa etti