Türkiye’yi derin bir kedere boğan ve binlerce insanın hayatını kaybettiği depremler sonrasında hepimizin aklına takılan sorulardan biri de, yaşam alanlarımızın depreme karşı ne kadar dayanıklı olduğu. Mevcut binalarda genellikle hazır beton, çimento, nervürlü inşaat demiri, hasır çelik, asmolen tuğla gibi malzemeler kullanılmakta. Ancak yapılan araştırmalar göre çelik yapılar, betonarme yapılara göre çok daha sağlam.
Dünyanın 5 kıtasında nitelikli çelik yapılar yapan Mono Steel CEO’su ve ortağı Mustafa Toprakçeken de, depremlerle yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini, tedbir alarak insanların zarar görmesinin engellenebileceğini belirterek, ‘Ülkemizde de çelik konstrüksiyon yapı modelinin yaygınlaştırılarak, depreme dayanıklı binalar hazırlanabileceğinin,’ altını çiziyor.
11 ilimizi etkileyen depremler sonrasında, binaların depreme dayanıklı inşa edilmesinin ve olası yeni depremler için dayanıklı binalarla depreme hazırlıklı olunmasının mümkün olacağını belirten Toprakçeken; “Ülkemizi derinden sarsan bir deprem felaketiyle karşı karşıya kaldık. Deprem uzmanları önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin dört bir yanında, bir çok fay hattında hareketlilik olabileceğinin altını çizip, bizleri uyarıyor. Özellikle İstanbul’da 7’nin üzerinde bir deprem beklendiğini hepimiz biliyoruz.
Elbette depremi engelleyemeyiz ancak doğru yapılaşma ile kayıplarımızı en aza indirebiliriz. Dünyada çelik yapı sistemi sadece tüneller, AVM’ler ve fabrikalarda kullanılmıyor. Avrupa, Amerika ve Kanada’da çelik konstrüksiyonlu binalar yaygın olarak tercih edilmekte. Çünkü bu yapılar, betonarme binalara göre çok daha hafif. Perçinli sistemle birleştirilmeleri, çelik malzemenin esnekliği ve standart fabrikasyon üretimi sayesinde de deprem anında yıkılmadan ayakta durabilirler. Biz de ülkemizde depreme dayanıklı binalar yapmak istiyorsak, çelik yapıları yaygın şekilde kullanmalı ve depremlerde zararı azaltmalıyız,” diyor.
Çelik yapı sisteminin Avrupa, Amerika ve Kanada’da kullanılmasının en önemli nedeni, yapıların esneklikleri sayesinde depreme karşı güvenli bir yapı modeli olmaları. Kırılgan olmayan esnek yapıları, dayanıklılığı ve hafifliği sayesinde olası depremlerde yıkılma riskini azaltan bu yapılarda ayrıca bakım kolaylığından dolayı korozyon ve çürüme riski de minimumdadır. Bu sayede betonarme yapılara göre daha uzun ömürlü oluyorlar. Çelik yapıların betonarmeye kıyasla hafif ve daha fazla esneme özelliğine sahip olması, zemine gelen yükü azaltıyor ve depremin etkisi de daha hafif hissediliyor. Ayrıca çelik konstrüksiyon yapıların imalatı ve montajı, betonarme yapılara kıyasla daha kısa sürede tamamlanıyor.
Toprakçeken; “ Türkiye’de binaların sadece %2’si çelik konstrüksiyonla yapılıyor. Bunlar da genellikle 2 katlı villalar, AVM’ler ve fabrikalar… Oysa, çelik konstrüksiyonla çok katlı binalar yapmak mümkün. Diğer bir alternatif ise Japonya’daki gibi duvarların iç kısımlarında oluşturulan boşluklara metal plakalar yerleştirerek depremin etkileri azaltılıp, yapıların ayakta kalması sağlanabilir. Gökdelen gibi yüksek katlı binalara da yerleştirilebilen bu metal plakalar, deprem anında tüm binanın aynı anda hareket etmesini sağlar. Bu sayede, binaların sağlı sollu veya önlü arkalı hareket ederek esnemesi, yıkılmasını ve kırılmasını engeller.”
2011 yılında Japonya, Tohoku-oki’de meydana gelen ve 6 dakika süren deprem, dünyanın son 50 yıldaki en şiddetli depremlerinden biri olarak tarihe geçti. 9,0 (Mw) büyüklüğündeki depremi araştıran, Japon ve Amerikalı uzmanlardan oluşan ekip, en yüksek yatay yer ivmesinin 1 g’yi aştığı Sendai şehrinde çelik yapıların betonarme yapılara göre çok daha güvenilir olduğunu tespit etti. Öyle ki, deprem sonrasında oluşan tsunamide bile çelik yapıların sadece dış cephelerinin zarar gördüğü belirlendi. Araştırmanın bilimsel makalelerinin yayınlanmasının ardından Japonya’daki binaların %56’sında çelik konstrüksiyon ya da metal plakalar kullanılmaya başladı. Ayrıca Avrupa ve Amerika’da yeni yapılan binaların %40’ından fazlasında çelik konstrüksiyon yapılar tercih edildi.
Karbon lifli polimer yapıştırıcı, depremde can kaybını önlüyor