Gazeteci Deniz Zeyrek, Sözcü Gazetesi’nde yer alan 09-12-2023 tarihli köşe yazısında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki ile arasında cereyan eden görüşmeyi aktardı. Vatandaşın aklını karıştıran soruları Bakan Özhaseki’ye ileten Zeyrek, aldığı cevapları köşesine taşıdı…
Zeyrek’in yazısı şöyle:
8 Aralık 2023 Cuma günü (dün) yazdığım yazının başlığı “Devlet Ciddiyeti” idi.
2012’den bu yana açıklanan “dönüşmesi gereken konut sayısı” konusundaki çelişkili rakamları anlatmıştım.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 2012’den bu yana 2,2 milyon konutun dönüştüğünü açıklamasına karşın, dönüşmesi gereken konut sayısının 2012’de de 2023’te de 6,5 milyon olarak açıklandığına dikkat çekip, (özetle) “Ya 2012’den sonra yapılan konutların 2,2 milyonu dönüşüme muhtaç ya da 6,5 milyon rakamında bir tuhaflık var” yorumunu yapmıştım.
★★★
Bu konuyu telefonla görüştüğüm Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’ye sordum.
Öncelikle şu bilgiyi paylaştı: “Türkiye’de 31 milyon konut, 6 milyon işyeri olmak üzere 37 milyon bağımsız birim var.”
Ardından Türkiye’deki riskli ve dönüşmesi gereken bağımsız birim sayısını açıkladı:
“6 milyon konut, 1,5 milyon işyeri.”
Özhaseki’nin verdiği rakamlara bakılırsa Türkiye’deki konutların yaklaşık beşte biri riskli ve dönüştürülmesi gerekiyor.
Özhaseki’ye “Cumhurbaşkanı ‘2,2 milyon konut dönüştürüldü’ diyor ama dönüşmesi gereken konut sayısı 2012’yle aynı. Bu nasıl oluyor, 2012’den sonra inşa edilmiş binalar da mı riskli bina olmuş” diye sordum.
Şu yanıtı verdi:
“Hayır, 2012’den sonra yapı denetimi konusunda ciddi düzenlemeler yapıldı ve o tarihten sonra yapılan binaların riskli olduğunu söylemek doğru olmaz. Ancak veriler toplanırken farklı yaklaşımlar olabilir. Örneğin, biri sayarken kaçak birimleri de sayıyor. Başka biri kaçak diye o birimleri saymıyor. Ahır, işyeri gibi donatı alanları da bazen sayılmamış olabiliyor. Haliyle geçmişte yapılan sayımlarla bugünkü sayımlarda farklı rakamlar çıkabilir.”
★★★
Özhaseki haklı olabilir. Ancak bu sorunu ortadan kaldırmanın bir yolu var.
Bir standart belirlenir ve veri o standartta hazırlanır. Ben, son dönemde yapılan sayımların bir standarda göre yapıldığını varsayarak son verilen rakama inanmak istiyorum
2012’deki riskli yapı sayısı 9,7 milyon olmalı ki 2,2 milyonu dönüştükten sonra bugüne (Özhaseki’ye göre) 7,5 milyon (6 milyon konut, 1,5 milyon işyeri) riskli yapı kalsın.
★★★
Özhaseki’nin de dikkat çektiği bir gerçek var. Bu rakamlar her ne olursa olsun, deprem kuşağındaki Türkiye’de riskli yapıların en kısa zamanda dönüşmesi gerekiyor.
Son olarak 10 kentin yerle bir olduğu depremlerde acı gerçeği gördük.
Bu sürecin siyasi kaygılardan uzak bir şekilde, partiler üstü bir anlayışla hızlandırılması gerekiyor.
★★★
Özhaseki’ye kentsel dönüşüm konusunda yapılan son yasal düzenlemeyi de sordum.
Şunu söyledi:
“Rezerv alan için ‘yeni yerleşim yeri’ ifadesi kullanılıyordu ve bu yüzden yeni yerleşimden kent dışındaki boş alanları anlayan mahkemeler ‘burası yeni yerleşim değil’ gerekçesiyle konut alanlarda rezerv alan ilan edilmesi kararlarını iptal ediyordu. Biz sadece ‘yeni yerleşim yeri’ ifadesini çıkardık. Bunun arkasında bir şey aramak doğru değil.”
Peki bu yasayla vatandaşların mülklerine çöküleceği endişesine ne diyordu Özhaseki?
“Dönüşümden sonra vatandaş değerlenen konutunun parasını ödeyemezse başka yerlere göç etmek zorunda kalır mı?” diye sordum.
Yanıtını aynen aktarıyorum:
“Hayır. Çok net söylüyorum. Konutu dönüştürülen vatandaşın tapusu varsa onu oradan hiç kimse çıkaramaz. Vatandaş ölene kadar orada yaşar. Borcunu da öder. Ödeyemezse varisleri oturmaya ve ödemeye devam eder. Daha önceki uygulamalarda yerlerinden olan vatandaşların hazine arazilerinde oturduğunu, tapularının olmadığını hatırlamakta yarar var.”
★★★
Mülkiyet hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ek 1 numaralı protokolü ve Anayasamızın 90. maddesi çerçevesinde vazgeçilmez bir haktır.
Hiçbir yasa maddesi Anayasa’nın üzerinde olamayacağı için vatandaşlar gönüllü olmadıkça mülklerini kentsel dönüşüm gerekçesiyle kimse ellerinden alamaz.
Bu gerçeği, aklımızın bir kenarında tutmalıyız ve aksi yapılmaya çalışıldığında kıyameti koparmalıyız.
Fikirtepe’de ne umduk, ne bulduk?