AKUT Eğitim Bölümü Sorumlusu Tolga Gözüm, düşmelerin önemli oranda gerçekleştiği inşaat sektöründe dikkat edilmesi gereken noktalara atıfta bulunarak dikkat edilmesi gereken noktalara açıklık getirdi.
Nedir yükseklik?
Yükseklik bir adım atarak erişemeyeceğimiz kadar yukarıda olan tüm bölgeler için tanımlanan genel bir kavramdır. En basit tanımı ile yükseklik, düşüldüğü zaman yaralanma riski olan her yerdir. Biraz daha detaylandırmak gerekirse, insanın denge noktası belindeki 2. omurudur. Dolayısıyla 2. Bel omurumuzu aşan her yer biz insanoğlu için yüksektir.
Yüksekte çalışma ise; kişinin bulunduğu noktadan düşmesi durumunda sağlığı açısından risk bulunuyorsa o çalışma Yüksekte Çalışma olarak nitelendirilebilir. Ülkeler yüksekte çalışmayı çeşitli kurallara bağlamak için yükseklik standartları belirlemişlerdir. Örneğin ABD’de bir işin ‘Yüksekte Çalışma’ sınıflamasına girmesi için 1,2 m. yeterli iken Avrupa ülkelerinde bu standart 1,8 m.dir.
Yüksekte çalışma, uygulama biçimi açısından 2’ye ayrılır.
* Kişinin iskele, çatı gibi bir yapının üzerinde kendi ağırlığını taşıyarak, yüksekten düşmeye karşı emniyet alarak çalıştığı durum
* Kişinin ağırlığını iplerin, teknik malzemenin yani sistemin taşıdığı durum
Ülkemizde 2. modele uygun bir sertifika programı yok çünkü bu işin bir standardizasyonu yok. Biz bu sertifikalandırmayı Yüksekte Çalışma’yı uyguladığımız Endüstriyel Dağcılık alanında çeşitli yurt dışı sertifikalar ile çözüyoruz. Bir diğer uygulama alanımız olan Teknik Kurtarma’da ise yerel veya yabancı sertifikasyon sistemimiz olmadığı için, AKUT Eğitim Bölümü olarak iç disiplinimiz ile bu konuda bir standart sağlamaya çalışıyoruz. Sanırım başarıyoruz ki bugüne dek AKUT ailesi olarak yüksekte çalışma yaptığımız arama-kurtarma operasyonlarında ya da eğitimlerde hiçbir kaza ya da yaralanmaya maruz kalmadık.
Yüksekte çalışma, kanunda da belirtildiği gibi gerçekten tehlikeli bir iş. Önce bu kabul edilmeli. 29 Mart 2013 Tarihinde 28.602 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan “İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Tehlike Sınıfları” listesi tebliğine göre düzenlenmiş Tablo 1’de de detaylıca belirtildiği üzere, Yüksekte Çalışma, tehlikeli ve çok tehlikeli işler sınıfında yer almakta.
İnsanlar ülkemizde en çok nerelerde yüksekte çalışıyorlar?
Özellikle son on beş yirmi yıldır ülkemizde inşaat sektörünün ne denli hızlı ilerlediğini hepimiz görüyoruz. Bundan otuz yıl evvel “gökdelen” diye nitelenen bina sayısı büyük illerde dahi bir elin parmakları kadarken şimdi yüzlercesi inşa edilmiş ve ediliyor durumda. Bilhassa İstanbul adeta bir şantiye şehir gibi… Her ne kadar bu binaların yapımında son teknoloji kullanılıyor, vinç gibi makinelerden büyük destek alınıyor olsa da insan gücünün vazgeçilemez olduğu bir gerçek. Dolayısıyla ülkemizde en çok bina iskeletleri, dış cepheye kurulan iskeleler, çatılar, köprüler, barajlar, aydınlatma direkleri ve viyadükler yüksekte çalışma alanında insan gücü gerektiren sahalar. Yine halihazırda kullanımda olan binaların dış cephe temizlik, bakım, onarım vb. işleri ile çatı tadilatları da yüksekte çalışmanın en yaygın uygulama alanları arasında.
Yapılan araştırmalardan edindiğim bilgiler doğrultusunda, en çok binaların dış cephesine kurulan iskelelerden, çatılardan düşüldüğünü söyleyebilirim. Yine merdivenler, merdiven boşlukları, dar alanlar, pencereler, korkuluklar düşülme riski yüksek noktalar arasında.
Peki insanlar neden düşer?
Bunun en temel iki nedeninin bilgisizlik ve önemsememek olduğunu düşünüyorum. Yapılan iş ile ilgili yeterli bilgi sahibi olmamak, bulunulan yapıyı ya da üzerinde durulan malzemeyi tanımamak, eksik ya da yetersiz personel veya eksik ya da kalitesiz malzeme ile iş bitirmeye çalışmak, tasarlanmış sistemdeki mühendislik hataları, kişisel koruyucu ekipman kullanmama ya da yanlış kullanma, güvensiz bölge, güvensiz doğa şartları, iş güvenliği kanunlarına önem vermeme gibi pek çok alt başlık açılabilir.
Düşen insanların profili ile ilgili bir genelleme yapılabilir mi?
Yapılan istatistiklere bakıldığında en başta işte tecrübesiz olan, 5 günden daha az süredir o işte çalışan insanların düştüğü gözleniyor. Kazaya maruz kalanların yaş ortalamaları ya 30 altı ya 50 üstü olarak öne çıkıyor. Yine 5 m.den daha alçakta çalışan insanlar da diğer yüksekliklerde çalışanlara oranla daha çok düşüyor. Bunun da nedeni sanırım o mesafeden düşünce büyük bir felakete maruz kalma ihtimalini düşük zannedip daha özensiz davranmak.
Düşmeler en çok 15:00-16:00 saatleri arası görülüyor. Belki kişinin kan şekeri düşüyor veya öğle yemeği yenmedi ise dikkat azalıyor.
Yüksekte çalışmanın çok ciddi eğitimleri ve gereklilikleri var ancak henüz bu eğitimlere gelmeden yani en başta, yükseklik korkusu, görme bozukluğu, denge sorunu, tansiyon, şeker hastalığı ya da kronik rahatsızlıkları olan bireylerin bu işlerde çalışmasının uygun olmadığı bilinmelidir. Merdivenin en son 3 basamağına çıkılmaması gerektiği bilinmelidir. Yüksekte çalışma için maksimum rüzgâr hız sınırının 45 km/saat olduğu, fırtınalı günlerde bu çalışmaların durdurulması gerektiği bilinmelidir.
Yüksekten düşme sonucu meydana gelen yaralanmalar hakkında yapılan istatistiksel araştırmalar var mı?
Yüksekte çalışma sonucu oluşan kazaların sebep-sonuç ilişkileri analiz edildiğinde her kazada mutlak suretle bir ihmal olduğu tespit edilmiştir. Yani doğru malzemeye sahipseniz, filmlerdeki gibi emniyet kemeriniz açılmaz, halatlar sürtünmeyle kopmaz… Ancak malzemeniz eksik, kalitesiz veya yetersizse ya da onları nasıl kullanacağınızı bilmiyorsanız çok ciddi kazalara maruz kalmayı göze almışsınız demektir.
Rakamsal olarak konuşmak gerekirse, Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı (OSHA) tarafından yapılan bir araştırmadan örnekler verebilirim. Bu araştırmaya göre, 3,4m.den düşen bireylerin %84’ü yaşama veda etmiş. Yine yapılan araştırmalara göre dünya genelinde her yıl 4.7 milyon insan yüksekten düşme kazası ile karşı karşıya kalıyor.
Ülkemizde yaşanan iş kazalarına bakacak olursak, inşaat sektöründe meydana gelen iş kazalarının %52’si düşme ile gerçekleşiyor. Bunlar hem insan gücü hem iş gücü anlamında büyük kayıplar.
Bir kişinin yüksekte çalışırken düştüğünü ve omurilik felci geçirdiğini düşünün. O insanın yaşamı tümüyle alt üst oluyor. Bedeni ve ruhu acı çekiyor. Üstelik sadece 1 kişinin felç olması ile kalmıyor, tüm ev halkının hayatı baştan aşağı değişiyor. 1 kişi yaralanıyor ama 1 ailenin yaşamı maddi ve manevi olarak çok çok zor bir hale geliyor. Belki 80- 100 dolarlık birkaç malzemeyi almayan yöneticilerin, belki de 5 dakikasını ayırıp kişisel koruyucu donanımları kullanmayan bireyin ihmali, bedeli 80 100 dolar ile asla telafi edilemeyecek çok ciddi kayıp ve acıları da yazık ki beraberinde getiriyor.
Peki insanlar bu kazaya maruz kalırlarsa çok ciddi hasar alabileceklerini bildikleri halde bu malzemeleri neden kullanmıyorlar?
Sanırım “benim başıma gelmez” ya da “buradan düşsem de bana bir şey olmaz” diye düşünüyorlar. Ya da kendi hayatları onlar için önemli değil. Ölme, felç olma, yürüyememe ihtimalini göze alabiliyorlar.
Kanunlar ülkemizde fazlaca açıklayıcı ve yeterli diye düşünüyorum. Patronumuz yeterli koruyucu ekipman temin etmiyor mu, o iskeleye, o çatıya çıkmamalıyız. Hiçbir mazereti canımızın önüne almamalı, önce biz kendimizi korumayı istemeliyiz.
AKUT’tan yüksekte çalışmanın kuralları