6360 sayılı yasaya göre mahalle yapılan köylerde tarımsal faaliyette bulunmak, özellikle hayvancılık yapmak olası değil. Zira, başka bir yasa olan kent yasası, ancak yerleşim yerlerinden 20 kilometre uzakta hayvancılık yapılmasına, kendi ihtiyacınız için ancak on tavuk beslemenize izin veriyor.
6360 Sayılı Yasa ile köy meraları, büyükşehir belediyelerinin tasarrufuna geçti. Onlar da bu arazileri imara açıp ranta çevirdiler, ya da sattılar. Su kaynakları, dereler ve yeraltı suları belediyelerin kontrolüne geçti, hayvancılık işletmeleri su temin edemez oldular. Tarımsal sulama suyu temininde sıkıntılar yaşanıyor. Üreticilerin kontrolünde olan sulama birlikleri lağvedildi, özelleştirme hazırlıkları yapılıyor.
6360 sayılı Büyükşehir Yasası, kırsala ve tarıma yukarda sayılan olumsuz etkileri nedeniyle iptal edilmeli. Belediyelerin kontrolünde olan 5957 sayılı Toptancı Komisyoncu Yasası yeniden gözden geçirilmeli, ilgili yasa üretici birliklerine daha çok olanak sağlar hale getirilmeli, fiziki yapıların maksada uygunluğu sağlanmalı.
Son günlerde, söz konusu yasanın değiştirileceği ve komisyonculuğun kaldırılacağı, sebze meyve hali sayısının azaltılacağı söyleniyor. Ancak, komisyonculuğun yerine nasıl bir sistem getirileceği belirsiz.
Halleri büyütmenin çok büyük kargaşaya yol açacağı, özellikle hallere giriş çıkışlarda trafiğin tıkanacağı düşünülmüyor. Burada çözüm, üreticilerin kooperatif ve üretici birliklerinde örgütlenmelerini sağlayarak, hallerde daha aktif olmalarını teşvik edip desteklemektir. Bunun için yerel haller çoğaltılmalı, hallere ulaşım kolaylaştırılmalı. Hallerde ürün depolayabilecek soğuk hava tesisleri, ürün standardizasyonu ve ambalajlama tesisleri kurulmalı.
Gençleri tarımsal üretime özendirmek için tedbirler alınmalı. Bunu için köylere spor tesisleri, sanat atölyeleri ve sosyal tesisler yapılmalı. Tarımsal ürünlerin hasadı için taşradan gelen mevsimlik işçilere barınma ve diğer ihtiyaçlarının karşılanacağı insanca yaşayabilecekleri tesisler yapılmalı. Tarım arazilerinin korunmasında da belediyelere çok is düşüyor.
Günümüzde tarım arazisi kayıpları, tarım arazilerinin yapılaşmaya açılmasıyla oluyor. Yerel yönetimler, imar planlarını hazırlarken tarım arazilerini ve meralarla ormanları korumak için azami titizliği göstermeli. Daha ileri giderek, belediye sınırları içindeki tarım arazilerinin, ormanların ve sulak alanların kesin sınırları belirlenmeli ve buraların mutlak koruma alanları olmaları sağlanmalı.
Merkezi hükümetler de yasal düzenlemeleri bu yönde yeniden gözden geçirmeliler. Çünkü, tarım arazilerinin yerine ikame edilebilecek veya imal edilebilecek bir şey yoktur. Atık sular arındırılıp kullanma suyu olarak sisteme sokulmalı. Tarımsal sulama ve sulak alanların beslenmesinde kullanılması için acilen yasal düzenleme yapılmalı. Evsel atıklarla organik menşeli olanlar ayrı toplanmalı, fermantasyona tabi tutularak enerji elde edilmeli ve organik atıklar işlemden geçirilerek park bahçelerde gübre olarak kullanılmalı.
Kent içinde yeterli ağaçlandırma alanları ayrılmalı, çevre düzenlemeleri planlı yapılmalı ve korunmalı. Kentlere yakın çevrelerde yeterli hobi bahçeleri kurulmalı ve kent sakinlerinin buralarda küçük çaplı üretim yapmaları özendirilmeli. Yerel tüketici ve üretici kooperatifleri kurulması teşvik edilmeli, üretici ve tüketicilerin örgütlenmesi ile kendilerini korumaları sağlanmalı.
6360 Sayılı Büyükşehir Yasası ile belediyelerde kurulan tarım hizmetleri birimleri ya kapatılmalı, ya da daha aktif hale getirilmelidir. Şu andaki arpalık olmaktan başka bir işe yaramıyorlar ve görev tanımları ile adlarında kargaşa hakim. Bazı iller bu birimleri daire başkanlığı haline getirdiler, daha alt birimler oluşturup ‘şube müdürlükleri’ şeklinde birçok parçaya böldüler. Bu kuruluşlara, yerel üreticilerin de dahil edilmesiyle daha demokratik ve işlevsel kuruluşlar oluşturulabilir.
Süleyman Yurddaşer-Aydınlık
Belediyeler tarım arazilerini kurtarabilir!