İnşaat sektörü son dönemin en sıkıntılı günlerini yaşıyor. Konut satışlarındaki azalmanın yanı sıra maliyetlerdeki artışlar şirketler için ciddi sorunlar yaratıyor. Son olarak çimento sektörü üreticilerinin yılın başından itibaren yüzde 35-40’lara varan fiyat artışlarına gideceğine yönelik haberler, inşaat sektörü için ağır bir darbe oldu. Çünkü çimento, ortalama bir inşaatta maliyetin yaklaşık yüzde 8’ini oluşturuyor. Hal böyle olunca, inşaat sektöründeki patronlar durumdan oldukça rahatsız.
Çimentoya zam haberleri gündeme geldiğinde bir açıklama yapan MÜSİAD İnşaat Sektörü Kurulu Başkanı Reha Yeltekin, “Bu zam kararı ile sektöre ilave ağır yük yüklemek doğru değil. Çimentoya 2018 yılında yüzde 40’a yakın zam yapılmışken ve gevşeyen kurlarla beraber indirim beklerken, yapılan bu zamma anlam veremedik” diyordu.
Bu zamlar inşaat sektörünü rahatsız eden ve beklenmeyen bir gelişme olabilir. Ama çimento sektörü oyuncuları da uzun yıllardır çimento fiyatlarının düşük olmasından ve daralan kâr marjlarından rahatsız. “Elbette fiyat artışı, üstelik tek seferde yüzde 40’lara varan artış bizim istediğimiz bir sonuç değil. Ama şunu da unutmayın, Türkiye 10 yıldan fazla süredir çok düşük fiyatlardan çimento kullanıyor. Bu da sektördeki şirketlerin belini epey bükmüştü” diyor çimento sektöründen ismini vermek istemeyen bir üst düzey yönetici.
Bu yıl döviz kurlarındaki dalgalanmalar da hiç şüphesiz çimento sektörünü ciddi şekilde etkiledi. Bir birim çimentonun maliyetinin yaklaşık yüzde 70’ini enerji oluşturuyor. Hem elektrik hem de fırınlar için kullanılan yakıt (kömür-doğalgaz) bu enerji kalemini oluşturuyor.
Döviz kurundaki artışlar kömür maliyetlerini de artırdı. Zira sektör ithal kömüre bağımlı ve yerli kömürün düşük kalorisi nedeniyle bu önemli girdi Türkiye içinden karşılanmıyor. Yine doğalgaz ve elektriğe yapılan zamlar doğal olarak çimento üreticilerini de olumsuz etkiledi.
Akçansa ve Çimsa gibi sektörün önemli oyuncularını bünyesinde bulunduran Sabancı Holding Çimento Grubu tarafından zam haberleriyle ilgili yapılan açıklamada, “Topluluğumuz haberlerde bahsi geçen yüzde 40 oranında bir zam yapmayı planlamamaktadır” deniliyor. Ama aynı açıklamada, “Çimento üretiminin ana girdilerine yıl içinde meydana gelen artış nedeniyle fiyat ve üretim maliyeti arasındaki makas üretici aleyhine daralmıştır. Mevcut durumda işlerimizin sürekliliği ve global pazarlardaki rekabetçi konumumuzun korunabilmesi adına Ocak 2019’dan itibaren bazı fiyat düzenlemeleri kaçınılmaz bir hal almıştır” ifadeleri kullanılıyor.
Artan maliyetler, sektör oyuncularını kaçınılmaz bir şekilde, yüzde 40 oranında olmasa da fiyat artışına zorluyor. Basında son günlerde çıkan yüzde 40 oranında zam yapılacağı iddialarının aksine; 2018 yılının başından bu yana artan girdi maliyetlerinin çimento sektörüne olumsuz etkileri olduğuna dikkat çeken Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, “Elektrik maliyeti ise yine son iki yılda yüzde 76 yükseldi. Aynı dönemde kömür maliyetindeki artış oranı yüzde 182, petrokok maliyetlerindeki artış ise yüzde 170 oldu. Genel olarak da 2016 yılının başından Kasım 2018’in sonuna kadar olan sürede üretici fiyat endeksi yüzde 73 arttı. Buna paralel olarak, 2019 yılında yapılması planlanan fiyat düzenlemeleri gündeme geldi. Bu şartlarda maliyet artışlarına rağmen Enflasyonla Topyekun Mücadele Programı kapsamında sektör olarak yüzde 40 zam yapmayacağız” diyor.
Fiyat artışları çimento üreticileri için geçici bir süre rahatlık yaratabilir, ama onları zor bir yıl bekliyor gibi görünüyor. Daha da önemlisi, uzun yıllardır çimento üreticileri için yapısal bir sorun olan atıl kapasite problemi böyle bir dönemde şirketler için daha da büyük sıkıntılara nedeni olabilir. Türk çimento sektörü yıllık 130 milyon tona yaklaşan kurulu kapasitesiyle (buna çimento ve çimento olmadan bir önceki ürün olan klinker de dahil) Avrupa’nın en büyük çimento üreticisi konumunda.
Öte yandan yaptığı ihracat miktarıyla da dünyada beş büyük ihracatçı arasında yer alıyor. 2017 verilerine göre sektör yaklaşık 81 milyon ton üretim yapmış ve bunun yaklaşık yüzde 10’u ihracata konu olmuş. 2018’in son çeyreğine ait veriler henüz açıklanmadı. Ama ilk üç çeyrek verilerinde düşüşler dikkat çekiyor.
TÇMB verilerine göre ilk dokuz ayda bir önceki yılın aynı dönemine göre üretimde yüzde 1,6’lık bir düşüş gerçekleşmiş. Yine aynı dönemde iç satışlarda yüzde 2, ihracatta ise yüzde 3,9’luk bir gerileme söz konusu. Üstelik ilk iki ayda havaların iyi gitmesine paralel olarak, talebin hızlı bir artış göstermesine karşılık bu düşüşler yaşanmış. Çimento sektöründen ismini vermek istemeyen bir başka üst düzey yönetici ise 2019 yılından çok da umutlu değil ve “Bu düşüş eğiliminin sürmesini bekliyoruz. Malum konut sektörünün sorunları ortada.
Öte yandan kamu projelerinde de ertelemeler söz konusu. 2019 biraz daha ihracata yüklenilecek bir yıl olacak gibi” diyor. Bu durum biraz 2009 yılını hatırlatıyor gibi. Zira o dönemde küresel ekonomik krizin etkileriyle iç talep daralırken, çimento ihracatında bir patlama yaşanmış, toplam çimento ve klinker ihracatı 17,5 milyon ton civarında gerçekleşmişti. Bu satışlar sektöre 1,2 milyar dolara yakın bir ihracat geliri sağlamıştı. Ama bu miktarlara ulaşmak, önümüzdeki birkaç yıl için çok zor. 2009 yılında rekora giden çimento sektörünün en büyük pazarı Libya idi ve bugün bu pazardan söz etmek imkansız.
Öte yandan, her ne kadar Suriye pazarı çimento üreticileri için tekrar açılsa da gelecek yıllarda nasıl bir talep grafiği çizeceği belirsiz. Türk çimento şirketleri için 10 yıl önce önemli ülkeler bugün ya kendileri çimento üreticisi oldu ya da başka ülkelerin çimento üreticileri bu pazarlarda etkili olmaya başladı. Suudi Arabistan’ın iki yıl önce çimento ihracatını serbest bırakması, bu ülke üreticilerinin Orta Doğu’da ve Akdeniz çanağında rakip olarak çıkmasına neden oldu. Peki Türkiye’deki çimento üreticileri 2018 yılında nerelere ihracat yapmış?
TÇMB verilerine göre, 2018 yılı Ocak-Eylül döneminde, çimento ve klinker ihracatının en çok arttığı ülke Senegal olmuş. Bu ülkeyi ABD ve Gine izlemiş. İhracatın arttığı diğer pazarlar arasında da Haiti ve Gana yer almış. Yine bir önceki gibi ihracat toplam satışlar içinde yüzde 10 gibi bir paya sahip olmuş.
Görüldüğü gibi çimento ihracatçılarının pazarları coğrafi olarak uzaklaşmış. Aslında bu durum navlun fiyatlarının artması nedeniyle risk oluşturuyor ve bu pazarların, sürdürülebilir ihracat için gelecek dönemde sorun yaratabileceği gerçeğini ortaya koyuyor.
Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası (ÇEİS) verilerine göre, 2017 yılında sektörün kapasite kullanım oranı yüzde 62 olmuş. 2018 için bu oranı dile getirmek henüz mümkün değil, ama ilk dokuz ayın satışlarındaki düşüşler, kapasite kullanım oranının çok da değişmeyeceğini gösteriyor.
Kapasite kullanım oranının düşük olması birçok üretim tesisinin verimsiz çalışmasına ve doğal olarak da yüksek maliyetli faaliyetlerine devam etmesine neden oluyor. İç pazarda fiyat üzerinde yapılan yoğun rekabet de şirketleri zorluyor.
Öte yandan, yakın dönemde ihracata yönelik çok önemli bir iyileşme olmazsa sektör için sıkıntılı günler başlayabilir ve yüzde 40’lara varan fiyat artışları bile bu durumu tersine çevirmekte yetersiz kalabilir.
Ruhi Sarıyer- Bloomberg Businessweek
Çimento sektörünü fiyat artışları bile kurtaramayabilir