Via GYO Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Bayraktar, Sabah Gazetesi’nin kendisi için yaptığı “Girişim gecesi Amerika’ya kaçtı” haberine cevap olması ve SPK’nın İstanbul Borsa’sında işlem gören VİA GYO’nun lisansının iptali karşısında şirketini savunarak her iki kurumu bu davranışlarına neden olan olayları ispata çağırdı.
Son derece duygusal bir ortamda yapılan toplantıda basının ve şirketin üst düzey yöneticilerinin karşısına çıkan Coşkun Bayraktar, konuları Sabah Gazetesi’nin iftira haberi ve SPK’nın davranışı başlıklarında topladı. Bayraktar her iki kurumun sözlerini arkasında durmalarını istedi, ispata çağırdı.
Kendisi, şirketi ve ailesi için söylenen her şeyin iftira ve yalan olduğunu belirten Bayraktar, girişim gecesi Viaport’ta ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nda olduğunu, oğlunun yanından ayrılmadığını, korumasının tanka çıkarak askerleri iknaya çalıştığını, bunu gören diğer vatandaşların da tanklara çıktığını kaydetti.
Bayraktar, “Kulağımın iki santim yanından mermiler geçti. Hayatta ilk kez mermi sesi duydum. Kimileri gibi televizyon başından film seyreder gibi darbeyi izlemedim. Yada Çeşme’deki şezlongda güneşlendikten bir kaç gün sonra durum belli olunca ortaya çıkmadım. Ben, şirketim ve ailem ilk andan itibaren meydanlardaydık” diye kendisine atılan iftiraları çürüttü.
Her şeyin kayıt altında olduğunu, bu zamana kadar devletin ve milletin karşısında yer alan hiç bir tutum içinde bulunmadıklarını teyit eden Bayraktar, “Girişim gecesi Viaport’taki Crown Plaza Oteli’n tüm odalarını, yiyeceği, içeceği, suyu… polislerin ve darbeye direnenlerin emrine seferber ettim. Ne gerekiyorsa karşıladım. Yetmediği yerde marketin camlarını kırdırıp yiyecek ve içecekleri polislere dağıttırdım. Bende en yakınlarımla beraber Sabiha Gökçen Havalimanı’nda sabaha kadar bekledim” diye durumu özetledi.
Sabah Gazetesi’nin yaptığı “Kaçtı” haberini duyduğu anda Amerika’dan dönüşe geçen Bayraktar, “Ben şimdi ülkemdeyim, sizlerin ve basının karşısındayım. O haberi yapanlar buna ne diyecek? Eğer zerre kadar onurları varsa istifa ederler, o koltuklarda bir saniye bile oturmazlar” dedi.
Hakkında yapılan haberi duyunca bir an bile geçirmeden toplantı sabahı Türkiye’ye dönen Bayraktar, “Ben, Amerika’da yatırımları olan bir firmayım. 20 Temmuz günü gittim. Her türlü kayıt, biletler, havalimanı çıkışı, girişi, pasaportu… ortada. Bunlara bakmadan iftira atıyorlar” diye konuştu.
Bu süreçte Sabah Gazetesi ve SPK olmak üzere iki kurumun kendileri hakkındaki yargısız infazlarına cevap vermek istediğini söyleyen Bayraktar, “Ey SPK Başkanı! 10 bin kişi çalıştıran, ekmek kapısı olan, vergi veren, sadece onuru için yaşayan, bu memleket için canından çoktan vazgeçmiş olan bir aileye, şirkete ve bana bunu niye yaparsın? Her şeyim ortada. Her şeyim kontrolünüzde. Bir kuruşluk kaçak yada yasa dışı işlem söz konusu değilken Borsa’dan Via GYO’yu nasıl çıkarırsın? Bir santim hukuksuzluk veya FETÖ’ye kaynak aktardığımı ispat edin, anında istifa edeyim. Gerekeni bin misliyle karşılayayım. Birisine geleceğe dönük suçlama yapılamaz. ‘Bu parayı FETÖ’ye aktaracaktı.’ denemez. Kimsin sen? Müneccim misin? Süper güçlerin mi var? Bunun gerekçesini ve ispatını istiyorum. Türkiye’nin yatırımcı gözünde değerini düşürmeye ne hakkın var? Bunlar 10 bin kişinin kul hakkıdır. Bu saatten sonra biz sadece ve sadece onurumuz için yaşarız. Para, pul umurumuzda olmaz. Gerisi boştur” diye selendi.
“Ben iş adamıyım, işim ticaret yapmak, vergi vermek ve yatırım yapmak” diye durumunu özetleyen Bayraktar, SPK Başkanı Vahdettin Ertaş’a seslenerek, “2 yıl tüm hesaplarım didiklendi. Bir şey bulunamadı. Yatırımcıdan toplanan 306 milyon lira sizin emrinizdeki hesapta blokeli duruyor. Bir kuruşuna dokunmadık. Ankara’daki makamında, İstanbul’daki 500 metrekarelik odanda, devletin makamında, milletin çayı, kahvesi emrinde bu kararı alma hakkını kendinde nasıl bulursun?” diye konuştu.
Her iki kurum hakkında adalete başvuracağını, kendisinin her şeyinin 78 milyonun incelemesinde olduğun ve internet hesaplarında herkesin incelemesinde olduğunu kaydeden Bayraktar, FETÖ’ye yardım yaptığı iddialarına da açıklık getirdi.
Yaptığı her şeyin devletin izninde, denetiminde, tavsiyesinde olduğunu, devletin teşvik ettiğini, bu zaman içinde kendilerinin de zekatlarını çok küçük bir kısmını makbuz karşılığında aktardıklarını kaydeden Bayraktar, “Yapılan hayırlar makbuz karşılığında yapıldı ve vergiden düşüldü. Biz arsa bağışlamadık, okul yaptırmadık” dedi.
Paralel Yapı ile ilgili ilişkilerin 17-25 Aralık Operasyonları ile ikiye ayrılması gerektiğini ileri süren Bayraktar, “Kimseyi töhmet altında bırakmaya kimsenin hakkı yok. 17-25 Aralık’tan sonra halen bunlara destek olmaya devam eden varsa onlara en ağır ceza verilsin. Çünkü bizim milletimiz ağlayana, eğitime dayanamaz, bağış yapar. Biz de yaptık. Ama bu tarihten sonra yardım eden milletine mermi yağdıranlarla, meclisine bomba atanlarla beraberdir demektir. Bunların yaptığını bize Yunanlılar ve İngilizler yapmadı.” diyerek düşüncelerini ve duygularını dile getirdi.
17-25 Aralık’ın hemen ertesinde çocuğunu onların okulundan aldığını, Atatürkçü bir başka koleje verdiğini söyleyen Bayraktar, “Sitenin içindeki koleji KİPTAŞ yaptırdı. Şimdi Kiptaş’ta mı FETÖ’cü? Olur mu hiç öyle şey?” dedi.
Yapacakları hayır işlerinin bir kaç yılın planlandığını belirten Bayraktar, “Rahmetli annem Zübeyde Bayraktar Vakfı’nı kurduk. Bundan sonda her şeyi oradan yapacağız. Makbuzlu, resmi ve bilgeli olacak. Her şeyi kendimiz organize edeceğiz. Emin olun öylesi çok daha faydalı ve keyifli oluyor. Yapılanması, astı – üstü olan hiç bir yapıya ve cemaate verecek kuruşumuz yok. Benden uzak dursunlar. Böyle adamlara bakıp memlekete yardım etmekten, fayda üretmekten ve yatırım yapmaktan asla geri durmayacağız” diyerek sözlerini noktaladı.
Coşkun Bayraktar’dan SPK ve Sabah Gazetesi’ne yürekli savunma