Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde, Cumhurbaşkanlığı himayesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca düzenlenen “Şehircilik Şurası Genel Kurulu”na katıldı.
8 Kasım Dünya Şehircilik Günü’nü kutlayan Erdoğan, “Şehircilikte Yeni Vizyon” temasıyla toplanan Şehircilik Şurası Genel Kurulu’nun ülke, millet ve özellikle de şehirler için hayırlı olmasını diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 27 Ocak’ta yine aynı yerde şura çalışmalarının açılışının yapıldığını, alınacak kararların sadece bugün için değil, gelecek için de çok önemli olduğunu ifade etti.
“Çok ilginçtir, göreve geldiğimde (belediye başkanlığı) ne yazık ki İstanbul’daki gecekondu sayısı 640 bindi, İstanbul’un nüfusu da o zaman 8 milyon.” diyen Erdoğan, “Görevi bıraktığımda İstanbul’da gecekondu sayısı 110 bine düşmüş, bunların içerisinde kaçak yapılaşma ayrıca var, bütün bunlarla beraber o günden bugüne ne yazık ki gerek gecekondulaşma gerek kaçak yapılaşma devam ediyor.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hacı Bayram-ı Veli’nin “Nagehan ol şehre vardım, onu yapılır gördüm. Ben dahi bile yapıldım, taş ve toprak arasında.” şeklindeki sözlerini aktararak, “Bu kadar bu imar önem arz ediyor. Evet, insan inşa ettiği şehirlerde kendini de ortaya koyar, kendini de gösterir. Şehirler bu açıdan kurucularının, sakinlerinin üzerinde daha önce yaşayanların adeta aynası gibidir.” diye konuştu.
“Hayata nasıl bakıyorsak, dünyayı nasıl idrak ediyorsak, yaşadığımız şehirlere de öyle şekil veririz.” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu sebeple ecdadımız çok güzel bir ifadeyle ‘Şerefül mekan bil mekin.’ yani ‘Bir şehri aziz kılan o şehrin sakinleridir, yaşayanlarıdır.’ derlerdi. Tasavvurumuz nasılsa inşa ettiğimiz şehirlerin mimarisi de öyledir. Yahya Kemal’in tespitleriyle ifade edecek olursak, ‘Ecdat bir yere yerleşeceği zaman önce mescidini yapar, onun yanına hamamını kondurur, yakınında da mezarlığını seçerdi. Solmadığı ve yekpare olduğu için tevhidin temsilcisi olarak gördüğü selvilerini diker, sonra bunların etrafına evlerini inşa ederdi ve böylece toprak imana gelirdi.’ diyor.
Şimdi dikkat edin. Yeşillik arıyorsanız nerede bulursunuz? Mezarlıkların olduğu yerde bulursunuz, bunun dışında maalesef… Bu tür sıkıntıları yaşıyoruz. ‘Selvi, endamlı selvi’ nerede? Mezarlıklarda. İstanbul’da selviyi bulacaksan Karacaahmet Mezarlığında bulursun, onun dışında bulamazsınız. Bu hale geldik. Bizim kültürümüzde işte şehirler böyle kurulurdu. Şehirlerin sultanı olan ve bir semtini sevmenin dahi ömre bedel olduğu İstanbul da böyle bir şehirdir. Şehirlerin anası Kahire de böyle bir şehirdi. Buhara, Semerkant, Tebriz, Kudüs, Medine, Bağdat, Şam, Kurtuba… Hülasaten medeniyetimizin tüm şehirleri, insanı, fıtratı aşkın olanı merkeze alan mekanları ifade ediyordu.”
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, bu tasavvuru, “Cetlerimiz inşa etmiyorlar, ibadet ediyorlardı.” diyerek tanımladığını anlatan Erdoğan, “Şehir kurmak için işte böyle bir vecd, böyle bir gönül bağı gerekir. İnsanın varoluş gayesini unutarak dünya üzerinde mutlak bir hakimiyet kurmayı hedefleyen mevcut paradigma önce böyle bir inceliğe saldırdı. Şimdi önümde cami, mescit onun önünde de dikkat edin kuşların evi var. Acaba şu anda artık bu kuşlara ev yapmayı düşünen var mı? Böyle bir anlayış kaldı mı? Bu hassasiyet çok önemli ve o kuşlar nereye barınacağını, nerede yiyeceğini, nerede içeceğini gayet iyi biliyordu. Bugünkü şehirlerimiz maalesef insan fıtratını değil, bireysel hırsları merkeze alan bir bakış açısıyla inşa ediliyor. İnsan fıtratıyla mütenasip olmayan her yer zamanla insanın zindanı haline dönüşüyor. Bu sebeple günümüz şehirleri insana huzur vermiyor.” diye konuştu.
Türkiye’nin pek çok yerinde olduğu gibi İstanbul ve Ankara’nın da şairin ifadesiyle “üzerine usul usul karbonmonoksit yağan”, kışın nefes dahi alınmayan durumda olduğunu ifade eden Erdoğan, metronun, tünellerin, alt ve üst geçitlerin, çevre yollarının kuru bir hayal olduğu şehirlerden isyan seslerinin yükseldiğini aktardı.
Şehirleşme hızındaki büyük artışa rağmen, geçen 15 yılda tüm bu sıkıntıları büyük ölçüde hal yoluna koyduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehirlerin dönüşümünde, TOKİ’nin öncülüğünde ortaya çıkan konutu, okulu, ibadethanesi, ticaret merkezi, çevre düzeni ve tüm altyapısıyla kendi kendine yeterli yerleşim birimlerinin çok önemli katkısının olduğunu dile getirdi.
Ülke genelinde milyarlarca fidan ve ağaç dikildiğini anlatan Erdoğan, “Bugüne kadar TOKİ vasıtasıyla 805 bin konutu tamamlayarak hak sahiplerine teslim ettik. Bu rakamın 355 binini dar ve orta gelir grubuna yönelik ürettiğimiz ve çok uygun şartlarda kendilerine verdiğimiz konutlar oluşturuyor. Buna rağmen zaman zaman TOKİ’yi eleştirenlere rastlıyoruz. Neymiş TOKİ projeleriyle mahalle kültürü yok oluyormuş, yeşil alanlar katlediliyormuş, binalar çok yüksekmiş. Benim de şikayetçi olduğum yerler var. İnanın bunları söyleyenlerin de tabii milletten haberi yok.” diye konuştu.
TOKİ’nin, ortadan kaldırdığı gecekondulaşmanın olduğu bölgelerde kentsel değişim ve dönüşümü gerçekleştirdiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kendileri 30-40 katlık rezidansta oturup kapı komşularının adını dahi bilmeyenlerin mahalle kültüründen bahsetmeleri kadar boş bir iş olabilir mi? Ömürlerinde bir kez olsun kışın ısınmak için soba yakmamış, her yağmurda çatısı akmamış olanların gecekondu hayatının erdeminden bahsetmeleri riyakarlıktan başka bir şey değildir. Hayatlarında bir tek ağaç dikmediği, bir tek ağaç sulamadığı halde dünyanın en çevreci insanı geçinenleri artık dikkate almıyorum ve almayacağız. Türkiye’de dünün ihtiyacı kısa sürede büyük miktarda konut üretip milletin talebine cevap vermekti. İşte TOKİ bunu yaptı. Özellikle mahalle projesi teklifini yapanlara hak veriyorum. Teklif doğrudur ve TOKİ’nin de Emlak Gayrimenkul’ün de bu istikamette çalışmalar geliştirdiğini biliyorum. Bugünkü ihtiyacımız neyse hiç şüphesiz TOKİ ona yönelecektir.”
Bu kişilerin, kendilerine taş üstüne taş koydurmamayı hayat felsefesi olarak belirleyen bir çete olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Yol, baraj, köprü, metro yaparsınız karşınızda hep bu çeteyi bulursunuz. İstanbul’da AKM’nin projesini takdim edersiniz, ertesi gün Mimar Mühendisler Odası hemen bununla ilgili de müracaatta bulunur. Ne yaptınız siz bugüne kadar? Onu söyleyin. Nereye müracaat ederseniz edin, biliniz ki inşallah 2019, İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nin, o dev opera binasının bittiği yıl olacaktır. İstediğiniz kadar çırpının, istediğiniz kadar yatın, ne yaparsanız yapın. Böyle yapa yapa 10 yılımızı yediniz. Artık daha size tahammül yok. Bedeli neyse biz bunu yapacağız. Sırça köşklerinden bize ahkam kesenlerin asıl derdi, büyükşehirlerin, özellikle de kurtarılmış bölge olarak gördükleri belli muhitlerin sadece kendilerine ait olmaktan çıkmasıdır. Lafa gelince halkçılığı kimseye bırakmayanlar, milletle aynı yollarda yürümeyi, aynı mekanlarda oturmayı, aynı meydanları paylaşmayı içlerine sindiremiyorlar. Bakınız şu gördüğünüz binadan başka bir opera binası yoktur. Bu da yarı opera binasıdır. Acaba niye yapılmadı, niye yapmadınız? İşte biz burayı yaptık. Külliyeyi yaptık, ona saldırdılar. Yok ‘kaçak’ dediler, yok şu, yok bu dediler.
Danıştayına varıncaya kadar hepsi kararlarını verdi. ‘Oraya gitmeyeceğiz’ dediler, ondan sonra geldiler. Niye geldiniz? Hoşgeldiniz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan yerlerin şahsı için inşa edilmediğini, “milletin evi” olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her alanda olduğu gibi şehircilikte de nicelik odaklı değil, nitelik odaklı bir anlayışın hakim kılınması gerektiğini dile getirerek, insanı merkeze almadan, fıtratı odak noktası yapmadan şehircilikte arzu edilen yere varılamayacağını ifade etti.
Modern mimarinin imkanlarıyla kadim ve kalıcı olanı sentezlemek için çalışacaklarını belirten Erdoğan, “Bir tarafı inkar yeni inşa olmaz. Hepsini miks edeceğiz, bu şekilde geleceğimizi inşa edeceğiz. Son iki asrımıza damgasını vuran o taklitçi zihniyeti artık bir kenara bırakmalıyız. Bugün yüzleştiğimiz meselelerin çözümü için önce zihniyet dönüşümünü gerçekleştirme ihtiyacımız var.” dedi.
AA
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Mimarlar Odası’na ayar