Depremle ilgili sosyal medyada yayınlanan görüntülerin depremi birebir yaşayan kişiler üzerinde travmatik etkilere yol açabileceğini belirten uzmanlar, bu tür paylaşımlara karşı hassasiyet gösterilmesi gerektiğini vurguluyor. Uzmanlar, bu görüntülerin yıllar sonra bile hatırlatma yaparak travmayı yeniden yaşatabileceği uyarısında bulunuyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Uzman Psikolog Serkan Elçi, İzmir depreminin ardından ortaya çıkan görüntülerin depremi yaşayan kişilerde olumsuz etkilere yol açabileceğini, bu görüntülerin daha dikkatli bir şekilde kullanılması gerektiğini söyledi.
Yaşanan depremin ardından ortaya çıkan görüntülerin travmatik etkileri ve travmanın sonrasındaki tetikleyicilerin bilinmesinin de çok fazla önemli olduğunu kaydeden Serkan Elçi, “Bu süreçte ortaya çıkan görüntüler, videolar, fotoğraflar ilerleyen dönemlerde insanların hayatında var olan yaşanmış travmaların ve acıların tekrar tekrar yaşanması anlamına gelmektedir” diye konuştu.
Özellikle yaşanan travmatik olayların, olayı birebir yaşayan kişilerin hayatlarında hep hatırlanacağını vurgulayan Serkan Elçi, “Zaten olayın yıldönümleri başta olmak üzere hep bu olayı hatırlayacaklar. Gündelik yaşamlarında da zaman zaman olayı hatırlatan durumlarla karşılaşacaklardır. Fakat kişilerin örneğin bir arama motorunda yazdıkları zaman kendilerinin o halleriyle ilgili video ve fotoğrafları görmeleri, fotoğrafların karşılarına çıkması çok ciddi rahatsızlık vermektedir” dedi.
Travmaların yaşanmasının ciddi bir problem olduğunu kaydeden Serkan Elçi, “Bu travmaları tetikleyici görüntülerin tekrar tekrar ortaya çıkması sakıncalıdır. Belki iyi niyetle yapılan paylaşımlar zamanla hataya dönüşebilir. Bu hatalardan kaçınmaya özen gösterelim ve kişilerin bu travmalarını tekrar tekrar yaşamasını engellemiş olalım” uyarısında bulundu.
İzmir depreminin ardından geçen zamanla birlikte kişilerin travmatik süreçlerinin ele alnmasının oldukça önemli olduğunu kaydeden Serkan Elçi, “Travma sonrası stres bozukluğu dediğimiz rahatsızlık, belli bir zamanın ardından gelişen ve kişinin ruhsal durumundaki düzelmelerin yaşanmadığı süreçlere verdiğimiz bir addır. Aslında her travma bir kayıptır ve her kayıp da içinde yası barındırır” dedi.
Yas dönemlerinde kişilerin göstermiş olduğu belli başlı tepkiler olduğuna da dikkat çeken Serkan Elçi, “Bunlardan bazıları öfkedir, pazarlıktır, depresif oluş yani çökkünlüktür ve daha sonra kabullenme sürecine geçilir. Dolayısıyla kişilerin bu dönem içerisinde öfkesinin, isyanının, pazarlığının ve depresif çöküş içerisinde olması oldukça normaldir. Fakat 3 ayı geçkin bir süreye rağmen hala benzer tepkiler gösteriliyorsa o zaman bir uzmandan destek alınması gerekmektedir” uyarısında bulundu.
Travma sonrası stres bozukluğunun önlenmesinde psikolojik sağlamlığın önemine işaret eden Elçi, “Bu süreçlerin içerisinde tabii ki olayların anlayışı, kişilerin algılayışı ve psikolojik sağlamlık oldukça önemlidir. Bir kişinin travma sonrası stres bozukluğuna yakalanmaması için mücadele ettiği o stres faktörlerine yönelik, koruyucu faktörlerinin de oldukça fazla olması gerekir. Bu koruyucu faktörlerin içinde sosyal desteğin de oldukça önemli olduğunu söylemek gerekir” dedi.
İstanbul’daki riskli binaların yenilenmesi için 39 yıl gerek