Gelecek farklı şekilleniyor…
Buna kafa yoran, hayatını adayan, bakış açısını öyle şekillendiren, algılarını açık tutan, öğrenci yetiştiren ve dünya ile irtibatta olanlar yapıyor.
İçmimar Ayşe Ören tüm bunları ve daha fazlasını yapıyor. Girişimciliği, mimarlığı, teknolojiyi ve onlarca alt disiplini bir potada eriterek geleceğin yaşam formlarına dair bir kültür oluşturuyor. Bir çeşit fütürist ve multidisipliner mimar diyebiliriz aslında… Kendi ifadesiyle işin mantığını “Disiplinler arası bir yaklaşımla tasarım yapmak’ oluşturuyor. Kültürün globalleşip evrenselleşmesini planlıyor ve hayatını da bu istek yönlendiriyor.
Kendini ‘dünya vatandaşı’, yaptığı işi de ‘ilk adımlar’ olarak tanımlayan Ören, son noktada mimarinin makineye dönüşerek tasarımın canlanmasını, oradan elde edilecek verilerle daha farklı şeyler yapılmasını planlıyor. O’na göre bir sonraki adımı nesnelerin interneti ve yapay zeka oluşturuyor.
Oradan makinelerin robotlaşmasını öngören Ören, robotların insanlaşmasını ve en sonunda doğaya dönüşü hedefliyor. Doğada her şeyin insandan güçlü olduğunu söyleyen Ören, “Bu günkü bilgi seviyesi ile en azından ben kesinlikle oraya götüreceğim. Örneğin 10 yıl sonraki bilgi ile ne yapılacağını da o zaman görmek gerek” diyor.
Türkiye’de mimarların iyi olduğunu ve dünya çapında çizimler yaptığını söyleyen Ören’e göre tasarım birden fazla fonksiyonu kendinde toplamalı. Kendisi ölü olan mimari farklı disiplinlerle bir araya gelmeli. Teknoloji ile tasarım birbiriyle haşır neşir olmalı. Teknolojiyi üretenlerle tasarımcılar buluşmalı. Genel olarak herkes buna ‘evet’ diyor ama lafta kalıyor.
Ören ise kendini aşan, bunun bedelini ödeyerek yatırım yapan ve yaratıcılığı keşfeden bir isim. Farklı disiplinlerin birbiri ile anlaşmasının zor olduğunu söyleyen Ören’e göre yeni mühendisler eski muadillerinin hatalarını yapmak istemiyor. Bu anlayışın artık karşılığının olmadığını bilerek birden fazla disiplinle irtibat kuruyor.
Arkadaşlarını, hobilerini, imkanlarını, zihinlerini ve networklarını açık tutuyor. Zira kendi içine kapananlar hayatta bir yere varamıyor. Kısacası zihinsel bir devrim yapmak ve eski zihinden çıkmak gerekiyor. Einstein’in dediği gibi… Problemi yaratan zihinle problem çözülmüyor.
Zihin devriminden sonra ufkun açılacağını ileri süren uzay mimarının konuyu tanımlayan çok iyi bir örneği var. Şu an dünyadaki her türlü mimarinin ufuk çizgisini oluşturan 2016 yapımı uzay konulu Passengers filmi. Başrollerinde Chris Pratt ve Jennifer Lawrence rol aldığı film mekan tasarımları, mimari yaklaşımları, fonksiyonları, androidler, karşılaşılabilecek sorunlar ve robotların insana nasıl hizmet ettiğini işleyen başarılı bir yapım olarak öne çıkıyor.
“Passengers’a uzanan medeniyet yolunda mimari diğer alanlarla kesişirse ne olur?” “İşte o zaman insanlığın ufku açılır” diyen Ayşe Ören, örnekleri peş peşe sıralıyor…
“Yapay zekalı şehir mobilyaları sensörlü giysilerden insanın duygu ve heyecanını hisseder ve insanla mobilya arasında etkileşimli bir bağ kurulur. Mimarinin yönlendirdiği araçlar eve girdiğinizde yorgunluk durumunuza göre kendini ayarlar. Sadece ışıkları yakıp söndürmekle kalmaz. Çevrenin farkında olur ve kirlilik yapmaz. ile rüzgar, yağmur ve güneş enerjilerinden faydalanır. Camlar güneş enerjisini depolar. Atık su tekrar kullanılabilir, çöpler yakacak olabilir. Karbon salınımı azalır. Tüm bunlar binanın kabiliyeti, internet bağlantısı ve yapay zekası ile gerçekleşir…”
Bunda mimar olarak fonksiyonunu “bütün bunların toplamı” olarak tarif eden Ören, “Nasıl olacağı, nasıl görüneceği, formları ve fonksiyonları bir araya getirerek fayda üretimi de mimar olarak benim işim” diyor.
Son olarak yaptığı işleri iki başlıkta özetleyen Ören; kaçış olmayan geleceği başka yerlerde arıyor. Uzay gemisi yapmadığının özellikle altını çizen Ören, Mars Kolonisi, Ay Kolonisi, araç ve APP’S olarak 4 gruba böldüğü 50 öğrencisi ile uzay kültürü oluşturuyor.
Buna ilaveten Sanayi Bakanlığı’nın Yıldız Teknopark bünyesinde kurdurduğu Ayşe Ören Dizayn Art firmasında giyilebilir sensörlerle etkileşimli mobilyaların üremi üzerine çalışıyor. Sensör konusunda Türksat da yol açıcı oluyor.
Önümüzdeki dönemin interaktif mobilyaların dönemi olacağını söyleyen Ören, “…Bilgisayarınızı parktaki bankta güneş enerjisi ile şarj ederken sokak sanatçıları yaptıkları kaydı interneti olan banktan yayınlar.” diyerek hiçte alışık olmadığımız bambaşka bir gelecek panoraması ile bizleri başbaşa bırakıyor.
Hüseyin Belibağlı-Emlaknews.com.tr
Geleceği çizen uzay mimarı Ayşe Ören’den zihin devrimi önerisi