Yılsonu değerlendirmesi yapan İNDER Genel Başkanı Nazmi Durbakayım, inşaat ve konut sektöründeki yaşanan büyük tehlikeleri göstererek alınması gereken tebdirleri işaret etti. İnsanları tuhaf bir şekilde görmezden geldiği konulara parmak basan Durbakayım, ‘Kral çıplak’ diyerek bir an önce tedbirler alınması gerektiğini kaydetti.
Piyasaların verileri değerlendirirken büyük tehlikeleri ve kötü durumları görmezden gelerek halının altına süpürmeye çalıştığını belirten Durbakayım, pembe tablolar çizmenin mantıksızlığını dile getirdi.
Durbakayım’ın samimi bir dille ele aldığı 2020 yılı sonu değerlendirmesi şöyle:
Büyük umutlarla girdiğimiz 2020 yılı hayal kırıklığı yaşattı. Pandemi ile ortaya çıkan ekonomik durgunluk, sektörde tam anlamıyla deprem etkisi yarattı. Özellikle devam eden projelerde bu depremin etkileri daha fazla yaşanıyor.
Ancak asıl faaliyetleri inşaat olup bu sektör için taşın altına sadece elini değil vücudunu koyan çeşitli büyüklüklerdeki İNDER üyesi firmalar sağlam zeminlere inşa ettikleri sağlam binalar gibi bu deprem karşısında direnmektedirler. Bu pandemi dönemi her salgının geçtiği gibi nihayetinde geçecek, ancak giderken verdiği zararların yanında bir takım kazanımları da bırakacak.
Öncelikle konut planlarında lüzumsuz alan olarak görülen balkonların yaşam kaynağı olduğunu, evlerimizin aynı zamanda iş yerimiz olabileceğini gördük. Bundan sonra bizler yeni projelerimizde böyle günleri de göz önüne alarak planlar yapacağız. Sosyokültürel tesislerde ara mesafeleri biraz açmayı, daha sağlıklı yaşayabilmek için tabiata daha özenle yaklaşmayı, gibi bu günlerin bizi mecbur ettiğinin farkındayız.
Fakat sözün özü şu ki; sektörümüz son yıllardaki 1994, 2001, 2008 krizlerinden sonra nasıl güçlü çıktı ise bu krizden de güçlenerek çıkacaktır. Tüm sektör adına bunu inançla söylüyorum.
Ancak dikkatimizden kaçmaması gereken çok önemli bir tespitimin altını çizmek istiyorum. Son 3-4 yıllık konut satış rakamları sarmaşık gibi hepimizi büyüledi. 2017 yılında gerçekleşen 1,4 milyon adetlik rekor satış bayram havası yaşattı. Takip eden yıllarda yine rekor seviyede konut satışları gerçekleşti. -Yıkılmadık ayaktayız- derken, asıl büyük krizin farkına varmadık.
Aynı dönemde yani 2017’den sonra alınan ruhsat sayısı diğer bir ifade ile hayata geçen projelerin büyüklüğü; her yıl bir önceki yıla göre yüzde 50 azaldı. 2017’de 1,4 milyon m²’lik ruhsat 2018’de % 48 azalarak 667 bin m²’ye 2019’da ise yine % 50 azalarak 324 bin m²’ye geriledi. İki yıl içinde ruhsat alınan proje büyüklüğü yani yeni proje miktarı yaklaşık yüzde 75 azaldı. Biz ise halen satılan konut sayısına takılıp kalıyoruz. Kaldı ki; gerçekleşen konut satışlarının % 60’tan fazlası ikinci el konut olduğu göz önüne alınırsa, son 2 yılda gerçekleşen satışlardan sektöre aktarılan sermayenin de kısıtlı olduğunu anlayabiliriz.
2020 sonunda yaklaşık 1,4 milyon adetlik konut satışını geçme olasılığımız çok fazla (2020’nin ilk 11 ayında 1 milyon 393 bin adet konut satıldı). Büyük ihtimalle bu pandemi döneminde yeni bir satış rekoru kırılabilir. Ancak altını bir daha çizmek istiyorum.
Gerçekleşen bu satışların çoğu ikinci el konut olup, sektörümüz satışlardan elde edilecek sermayeden yine kısıtlı bir pay alacaktır. Daha da kötüsü yeni proje üretimi olmadığı için sektör daha da zayıflayacaktır. Türkiye ekonomisine sağladığı istihdam ve vergi gibi katma değerleri azalacaktır.
Diğer taraftan sektördeki bu sürecin devamında enflasyonist bir baskı oluşacaktır. Gerek 1. El gerekse 2. El satışlar devam ederken arzın yani konut üretiminin azalması, metrekare birim fiyatlarının artmasına sebep olacaktır. Azalan arzın fiyatları yükseleceğini de unutmamak gerekir. Son üç yılda, sektörde her geçen gün daha az arz oldu. Söz konusu projelerin hepsi eski maliyetlerle yapıldığı için fiyatları çok az arttı.
Bizler zam yapmadık, dayandık, eski fiyatlarla satmaya çalıştık, artık o devir geçti, çünkü eski mal kalmadı, yeni imalatlar yeni rakamlarla oluşuyor. Elimizde olmadan bu zamları yansıtmak veya işi bırakmak durumundayız.
Ancak bugüne kadar ulaşılan metrekare fiyatlarına, büyük oranda artan hammadde maliyetleri tam olarak yansıtmadık. Nitekim yılın son döneminde hızını artıran maliyet artışı, altını çizdiğimiz bu durumun vahametini daha çok gözler önüne sermektedir.
Bizler bu fedakarlıkları yaparken demir tüccarlarının demir fiyatlarını 6 ayda döviz bazında %50 artışının da yorumunu sizlere bırakıyorum. Haziran ayı başında USD kuru 6,74 iken demirin ton fiyatı 3.360 TL (498 $), bu gün USD kuru 7,7 iken demirin ton fiyatı 5.780 TL/ton (750 $)
Yeni proje yapılmadığı sürece; hem arzın azalmasından kaynaklanan fiyat artışı hem de hammadde maliyetlerindeki artışın eklenmesiyle birlikte konut fiyatları kısaca el yakacaktır. Bu kapsamda böylesine kötü bir tabloya bakarak 2021 yılı için öngörüde bulunmak çok zor olacak. 2021 için temennimiz; sektörümüzün içinde bulunduğu durumu iyi analiz yaparak ve tedbir alarak tekrar güçlenmesi yönündedir.
NAZMİ DURBAKAYIM
İNDER Yönetim Kurulu Başkanı
TOGG Gemlik Tesisi’ni Yapı Merkezi yapacak