Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) iş dünyası yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında haklarında dava açılan FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, kapatılan TUSKON’un başkanı Rızanur Meral ve genel sekreteri Mustafa Muhammet Günay ile iş adamları Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü’nün de aralarında bulunduğu 84 sanığın yargılanmasına yarın başlanacak.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan ve İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen FETÖ’nün iş dünyası yapılanmasına ilişkin TUSKON üye ve yöneticilerine yönelik soruşturma kapsamında hazırlanan iddianame çerçevesinde açılan davada sanıklar, Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısında yer alan binada yapılan büyük duruşma salonunda yargılanacak.
İddianamede, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, kapatılan TUSKON’un başkanı Rızanur Meral ve genel sekreteri Mustafa Muhammet Günay “firari” olmak üzere 31’i tutuklu 84 sanık yer alıyor.
İddianamede, Gülen, Meral ve Günay hakkında, “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “TBMM’yi ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, “terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçlarından ayrı ayrı 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası ve “örgüt suçu kapsamında özel belgede sahtecilik” suçundan da ayrı ayrı 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Sanıklardan Ramazan Erdem, Serkan Ercan ve Süleyman Tari’ye “örgüt suçu kapsamında özel belgede sahtecilik” ve “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlarından 8,5 yıldan 18’er yıla kadar hapis cezası öngörülen iddianamede, aralarında Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü’nün de bulunduğu 80 sanığın “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7,5 yıldan 15’er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından başlatılan soruşturma sonucunda 8 Eylül 2016’da tutuklanan iş adamı Ömer Faruk Kavurmacı’nın avukatları, 1 Mayıs 2017’de 5. Sulh Ceza Hakimliğine tutukluluğa itiraz başvurusunda bulunarak tahliye talep etmişti.
İtiraz dilekçesini değerlendiren hakimlik, dilekçe ekinde sunulan özel bir hastanenin 18 Nisan 2017 tarihli sağlık raporundaki tespitleri değerlendirerek, Kavurmacı’nın tahliyesine karar vermişti.
Silivri Devlet Hastanesi’nin “mahkumun hayatı için kesin bir tehlike arz etmediği” şeklindeki sağlık raporu üzerine İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, Kavurmacı hakkında yakalama kararı çıkarmıştı.
Mahkeme tarafından hazırlanan, “yakalama emri” yazısının, “yakalama sebebi” bölümünde, sanığın Silivri Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunduğu süre içerisinde Silivri Devlet Hastanesi’nden aldırılan 21.03.2017 tarih ve 313 sayılı sağlık kurulu raporu ile “Hapis cezasının infazı veya tutuklu kalmasının mahkumun hayatı için kesin bir tehlike arz etmediğine, ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettirebileceğine, hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu hallerin olmadığına” karar verildiği anımsatılmıştı.
Yakalama kararı sonrası gözaltına alınan ve adliyeye getirilen Kavurmacı 17 Haziran 2017’de tekrar tutuklanmıştı.
İddianamede ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1 ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) ilgili maddesi kapsamında verdiği İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin 18 Ağustos 2016’da onayladığı el koyma kararına göre, sanıklara ait taşınmazların, ulaşım araçlarının, banka ve diğer mali kurumlardaki her türlü hesaplarının, gerçek ve tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklarının, kıymetli evraklarının, ortağı bulunduğu şirketlerdeki ortaklık paylarının, kiralık kasa mevcutları ve diğer mal varlığı değerleriyle sanıklardan el konulan maddi değer taşıyan eşya ve paraların TCK’nın 54. ve 55. maddeleri uyarınca müsadere edilmesi isteniyor.
İddianamede, sanıklarla ilgili sunulan deliller olarak da MASAK raporları, şüpheli ifadeleri, sorgu tutanakları ile “Boran”, “Demir” ve “Berat” kod adlı gizli tanık anlatımları, TUSKON 5. Olağan Genel Kurulu sandık kayıt ve hazirun listeleri, iletişim dinleme tutanakları, tanık Yüksel Yılmaz’ın beyanları, ihbar tutanakları, kayyum olarak atanan TMSF raporları, “ByLock” raporları, Bank Asya hesap dökümleri, Digitürk cevap yazısı, il dernekler müdürlüğünce gönderilen dernek üye kayıt listeleri ve sosyal paylaşım tespitleri yer aldı.
İddianamede, gizli tanık Boran’ın da ifadelerine yer verildi.
“Boran”, TUSKON’un yaptığı bir kısım resmi programlar nedeniyle devletten aldığı hibenin yanı sıra aynı desteği sponsor firmalar ve katılımcı iş adamlarından da temin ederek mükerrer yardım aldığını belirterek, şunları kaydetti:
“Eski bakan Zafer Çağlayan TUSKON’a bu hibenin ya iş adamlarından ya da devletten alınmasına bağlı olduğunu ifade edince Mustafa Günay ile şahsi mücadelesi oldu. Mustafa Muhammet Günay bir sonraki kabinede Zafer Çağlayan’ın bakan olamayacağı ve onun bakan olmasını engelleyeceği yönünde Zafer Çağlayan ile konuşmalar yaptı. Buna rağmen bakan olan Zafer Çağlayan bilindiği gibi 17-25 Aralık sürecinde oldukça yıprandı. Bunun temelinde tamamen cemaatin çıkar savaşı ve örgütün bakanı hedef alması yatmaktadır. Mustafa Muhammet Günay 17-25 Aralık süreci sonrasında örgütün başarılı olması halinde Ekonomi Bakanlığına getireceği isimdir.”
FETÖ üyelerinin 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında irtibatını ve faaliyetlerini Iphone uygulaması olan Facetime programıyla yürüttüğüne işaret eden gizli tanık “Boran”, örgüt üyelerinin uçuşlarda fişleneceklerini düşünerek THY’yi kesinlikle kullanmadıklarını, büyü olduğuna inandıkları Hamidiye suyu ve İstanbul Halk Ekmek’in ürettiği ekmekleri alamadıklarını savundu.
Hürriyet
Ömer Faruk Kavurmacı 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak