“Avrupa’da ülkemizi temsil ediyor olmanın verdiği sorumlulukla, her seferinde daha iyisini yapmaya odaklanıyoruz.” ifadesini kullanan, Türk gayrimenkulünün Avrupa’daki temsilcilerinden Niyazi Albay hem gayrimenkul dünyasını hem de müzik tutkusunu anlattı.
Türkiye’nin gayrimenkul geliştirme ve yatırım şirketlerinden Peker Holding’in İngiltere operasyonlarının CEO’su olan Niyazi Albay iş hayatının yanı sıra hobi olarak başladığı müzik tutkusunu kurucusu olduğu Keşmekeş Grubu’nun çatısı altında devam ettiriyor. Albay ile İngiltere’deki yaşamını ve kariyer yolculuğunu konuştuk.
İlk ve orta öğrenimimi Almanya’da, lise ve üniversiteyi Türkiye’de, yüksek lisansımı ise MBA alanında Orlando’da tamamladım. Kariyerime yine Amerika’da, 1998 yıllında bankacılık alanında başladım.
Amerika ve Londra’da farklı finans kuruluşlarında üst düzey yöneticilik görevlerini yerine getirdim. Ardından kariyer yolum Avrupa’da çok önemli gayrimenkul projelerine imza atan Peker Holding ile kesişti. Türkiye’yi yurt dışında başarıyla temsil eden bir grubun Türk CEO’su olmanın kariyerim açısından önemli bir kırılma noktası olduğunu düşünüyorum. Uzun dönemdir Peker Holding’in CEO’su olarak görevime devam ediyorum.
Müzik ile olan diyaloğum ise hiçbir zaman kesilmedi. Almanya’dayken çevremdeki insanların müziğe olan ilgisi, henüz altı yaşındayken bağlama ile tanışmama vesile oldu. Lise ve üniversite yıllarında müzik ile ilişkim daha fazla derinleşmeye başlayınca, dostlarım ve arkadaşlarımdan oluşan bir müzik topluluğunun içinde buldum kendimi. Amerika’dan Londra’ya uzanan kariyer yolculuğumun içinde, her daim gizli kalmış bir müzik sevgisi vardı. Zamanla içime sığmayan bu sevgiyi, şimdi profesyonel bir ekiple, bir grup çatısı altında devam ettiriyorum.
Kariyerimin iki yılı İstanbul’da, kalanı ise çoğunlukla yurt dışında geçti. Londra’ya dönme kararı aldığım süreçte, şirketimizin kurucusu Haşan Peker ile tanıştım. Hasan Bey’in vizyonu ve şirketin Londra’daki projeleri beni çok etkiledi. Kurumsal bir şirket olmasına rağmen, karmaşık bir yapıdan uzak, içinde aile kavramını, yurt dışında özlediğim sıcaklığı ve gelecek hayallerini barındıran yapısı, şirketin bir parçası olmamı sağladı. Beş yıldır Londra ve Almanya’da çok önemli projelere imza atmayı sürdürüyoruz. Daha da önemlisi Avrupa’da ülkemizi temsil ediyor olmanın verdiği sorumlulukla, her seferinde daha iyisini yapmaya odaklanıyoruz.
İngiltere’de başta imarsız arsa alıp imar geliştirmesi olmak üzere, imarlı yerleri alıp daha verimli bir hale getirme çalışması ile birlikte, inşaat, finans gibi alanlarda faaliyetimiz devam ediyor. Almanya’da ise yine başta imar alıp inşaat yapmanın yanı sıra, arsa geliştirme faaliyetlerimize devam ediyoruz ve belediye olmak üzere birçok kurumun takdirini kazanmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu mutluluktan aldığımız motivasyonla, daha azimli bir ekip ruhu ile yeni yatırımlara bakmaya devam ediyoruz.
21 yıldır İngiltere’de yaşayan birisi olarak, Peker Holding ile kurduğumuz stratejiyi, yalnızca yabancı yatırımcının odaklandığı alanlardan ziyade, yerli İngiliz halkının ilgilendiği yerlere yönelerek geliştirdik. Londra merkeze 45 dakikada tren ile ulaşım imkanı sağlayarak, bulunduğu yerdeki tren istasyonuna beş dakika yürüme mesafesinde, m2 satış fiyatının 5,000 Euro’yu geçmeyeceği, normal gelirli bir ailenin satın alabileceği projelere odaklandık. Bugün bu stratejimizin ne kadar doğru olduğunu görmek bizi gerçekten mutlu ediyor ve haklı bir gurur yaşatıyor.
İngiltere’de olup yeni yatırımlara devam etmemek elde değil; çünkü her zaman kendi içinde yeni fırsatları oluşturan dinamik bir yapısı var. COVID-19 dolayısıyla insanlar sağlıklı yaşam alanlarına yöneldi. Özellikle çocuklu aileler, kendilerine ait bahçesi olan, evinde çalışma odası bulunan, lokasyon olarak Londra şehir merkezinden uzak ancak ulaşımın kolay sağlanacağı alanlara rağbet gösterdi. Biz de talepleri dikkate alarak, hızla harekete geçtik. Bu bölgelerde 140 evlik ve 900 dönümlük golf arazisinin bir kısmında emekli koyuna yönelik imar işlemleri için Surrey ve Kent civarında iki büyük projeye başladık.
Eskiden sadece Londra’nın merkezindeki evler talep görürken, son birkaç yılda Londra dışında, özellikle çocuklu ailelerin, çocuklarının eğitimi sebebiyle Brighton, Manchester, Coventry, Kent, Essex gibi bölge ve şehirlerde yatırım yaptıklarını görüyoruz. Son yıllarda Türkiye’yi aratmayacak güzellikte iklimin yaşandığı İngiltere’nin soğuk, sisli, karanlık, kasvetli ve yağmurlu bir şehir olduğu algısı hafızalardan silinirken, şehre ilgi de bu doğrultuda artıyor. Pandemi süreci birçok sektörü etkiledi.
Ekonominin lokomotifi olan inşaat sektörü, pandemi sürecinden en az etkilenen sektörlerden biri oldu burada. Devlet, damga pulu teşviği gibi indirimler yaptı. Bankalar ise piyasada mortgage olarak daha esnek şekilde çalıştı. Temmuz ve Ağustos verilerine göre, devletin ve bankaların desteği ile son yıllara oranla piyasada rekor düzeyde işlem yapıldığını gördük. Pandemi süreciyle birlikte insanların taleplerinde de elbette bazı değişiklikler yaşandı. Bu süreçte insanların daha güvenli ve sağlıklı yaşam alanlarına yöneldiğini gördük. Balkonsuz dairede yaşayanların balkonlu yapılara, bahçesi küçük olanların ise çoğunlukla şehir dışında, daha büyük parkların, bahçelerin olduğu alanlara yönelmesi kaçınılmaz oldu.
Henüz çocuk yaşta, babamın bağlama çalışından etkilenerek müzikle tanıştım. Müziğe karşı hiç bitmeyen bir tutkum vardı. Çok değerli dostlarımla birlikte Grup Günebakan, Grup Anatolia, Oojami gibi grupları kurarak başlattığımız profesyonel müzik yolculuğumuz Grup Keşmekeş ile devam ediyor. Hiçbir ticari kaygımız olmadan, dostlarımızla birlikte en büyük hobimiz olan müziğimizi, şimdi Keşmekeş Grubu ile birlikte sürdürüyoruz.
Profesyonel iş yaşamlarımızın yanı sıra Londra’da yaşayan bir grup arkadaş olarak, geri kalan zamanımızı müzikle geçiriyoruz. Son 20 yıldır müzik sayesinde bir araya geliyor, besteler yapıyor, haftanın stresini ve yorgunluğunu müzikle üstümüzden atıyoruz. Aslında başlarda sadece yurt dışında devam eden profesyonel kariyerlerimize memleketimizin ezgileriyle nefes aldırmayı amaçlamıştık. Ardından müziğin yaşamımıza kattıklarının adeta tutkunu olduk ve profesyonelleşmeye karar verdik.
Çok ertelenmiş bir karar olan albüm konusu, hepimizin ortak fikriydi. Emekle, memleket özlemiyle, aşk ve sevgiyle hazırladığımız albümümüzü müzikseverlerle buluşturmanın hazzını yaşıyoruz. Cem Karaca’dan Aşık Mahzuni Şerif’e Anadolu’nun farklı ezgilerini taşıdığımız “Yarem” albümümüz, başta İngiltere olmak üzere tüm Avrupa’da da sesimizi duyurmamızı sağladı. Büyük bir keyif ve uğraşlarla hazırladığımız albümümüzde Anadolu’nun en güzel renklerini, batı enstrümanları ve kendi bestelerimizle harmanladık.
DMC Müzik etiketiyle çıkan ve albüme ismini veren “Yarem” parçasının video klibi de Netd Müzik’in yanı sıra tüm dijital platformlarda yerini aldı. Şimdiden bir milyonun üzerinde izlenmeye ulaştık. Pandemi dolayısıyla umut ettiğimiz gibi dinleyicilerimizle buluşamadık ancak önümüzdeki aylarda müzikseverlerle çeşitli konserlerde bir araya geleceğiz.
Kübra Bıçak – Alem
Yapı Müteahhitleri Yönetmeliği düzenlensin talebi