Tüketici elektroniğinin Türkiye’de pazar bulmasını sağlayan Digicom, iştiraki olan Say Yapı ile gayrimenkul sektöründe bulduğu niş alanda ilerleyecek. Yüksek standartlı konutların üretimi ve burada yaşayanların “alanlarında en iyileri olmaları” gibi bir hayalden söz eden Sabri Yiğit, “sadece para”nın yetmediği bu alanda epeyce bir mesafe kat ettiklerini kaydediyor.
Türkiye’nin yetiştirdiği ender zeki insanlardan birisi olan Digicom Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Yiğit, ODTÜ’yü birincilikle bitiren, zamanında Türkiye’nin kimya ve matematik dallarında birinci olan, hiperaktif, çalışkan, yerinde durmayan, her şeyin en iyisini isteyen, dünyanın geleceğini koruyan, 20 yıl sonrasını gören ve ona göre yön çizebilen, eleştirilere aldırmayan, kısacası şahsına münhasır bir şahsiyet.
Türkiye’nin şu andakinden daha hızlı gelişmeye ihtiyaç duyduğunu belirten Yiğit, gidişatı yavaş buluyor. Türkiye’de dijitalin ismi yokken, analog teknolojinin daha yeni olduğu 1994 yılında “Digicom” ismine karar verdiğinde kendine garip garip bakıldı ama bu gün dijital platformların geldiği noktalara kadar uzanan bir dizi güzel şeyin öncüsü olmuş.
Tüketici elektroniğinde hep yeni ufuklara bakması, 50’den fazla Japonya’ya gitmesi, halen orada bir ekip tutması gibi birçok farklılığın uygulayıcısı. Kyoto Sözleşmesi çerçevesinde doğada yüzde 100 çözünür anti kanserojen ürünler üreten Parex markasını kuruyor. Avrupa’da ikinci olan yatırımı, dünyada ilk 5 kuruluş arasında.
Bunlara ek olarak Digicom’un varlığının yüzde 20-30 kadarını da gayrimenkul oluşturuyor. Kendilerini “gayrimenkul geliştiricisi” olarak tarif eden Yiğit, kamu işinde veya müteahhit kafasından ziyade vizyoner bakış açısı ile hareket ediyor. İnsanların “başını sokacak evlerinin olmasını” istedikleri bir zamanda ünlü tasarımcı Philippe Starck’a yooistanbul’un tasarımını yaptırıyor. Diğer bir isteği de 31 Aralık 2016’daki yeni yıl partisini yooistanbul’da vermek.
“Bu zamana kadar hep en üstteydik ve bundan sonrada öyle olacağız. Arsayı alır, geliştiririz” diyerek iddialı bir duruş sergileyen Yiğit, İstanbul ve Ankara’da ciddi arsa stoklarını olduğunu beyan ediyor ama ser verip sır vermiyor. Ağırlıklı olarak son 8-10 yılda inşaatta 400 milyon dolarlık bir ciro edindiklerini belirten Yiğit’in bundan sonraki hedefi 1 milyar dolarlık portföye ulaşınca yüzde 25’ini kurumsal blok satış şeklinde halka arz etmek. Bu yolda ilerlemek için yıl sonuna doğru yeni bir proje daha açıklayacak.
İnşaatı hızla devam eden yooistanbul, şehrin gözde bölgelerinden Ortaköy’de geliştiriliyor. Boğaz’da ve yatay bir proje olarak diğerlerinden farklı olan yooistanbul için Yiğit “Matematik bilmek insanı rahatsız ediyor. 22 dönüm arazide % 80’i yeşil alan ve yürüyüş parkurları olan bir proje yapıyoruz. Konut stoklarının ve gökdelenlerin arttığı İstanbul’da yapılan tüm projeler sadece daha fazla para kazanmak amaçlı yapılıyor. Bu işte farklı bir oyuncu olmak için az yoğunluklu bir projeye start verdik ve çok da keyif alıyoruz” şeklinde konuşuyor.
Dünya gayrimenkul piyasasını çok iyi bildiği ileri süren ve İstanbul’un daha yolun çok başında olduğunu ifade eden Yiğit, “Gayrimenkulü bakış açımız sadece depreme karşı önlem alma ve sağlıklı yapılar olmamalı. Biz, bize rağmen yatırım yapıyoruz. Orta ve uzun dönemde İstanbul’dan çok umutluyum. Türkiye’nin ilk elini atacağı yabancı kaynak gayrimenkul ihracatıdır. Yakın coğrafyanın çekim merkezi. Birçok şey yapılabilir ama Türkiye’nin kendi gerçeklerini unutmamak gerek. Türkiye’deki cari açığın sürdürülebilir bir yapısı yok. Açığı kapatmanın en kolay yolu yabancıya gayrimenkul satışından geçiyor. Yeni bir başlık altında gayrimenkul ihracatı diye bir söyleminin kurgulanması ve bunun milli politika olması gerekiyor. Eğer yeni olmayan gayrimenkul ihracatı terimini algılar ve yabancıya bir şey satabilirsek her şey değişir. ‘Körler sağırlar birbirini ağırlar’ durumunda olmamalı. Dünyada İstanbul gibi bir destinasyon yok. La Fayette’den veya Şanzelize’den söz etmiyorum. Londra metrekare birim fiyatı 100 bin dolar. İstanbul’da halen 10 bin dolar bile değil ve bu rakama satılamıyor.” diyor.
Dünyayı defalarca dolaşmış birisi olarak Yiğit, Türkiye’den başka global ölçeklerin de dengeli olmadığı gerçeğinden hareket ediyor. Türkiye’deki destinasyon çeşitliliğinin ve zenginliğin hiçbir ülkede masaya sürülemediğine şahit olan Yiğit, “Bunun çok hızlı aşılacağını ve ciddi yol alacağına fazlasıyla inanan birisiyim” diyor.
Her zaman olduğu gibi bu alanda da elini taşın altına ilk önce uzattıklarına atıfta bulunan Yiğit, “Grup olarak finansal yeteneklerimiz çok yüksek. 3-4 farklı alandayız. Doğru finansal modellerle, top kredi alanında önemli şeyler yapabileceğimiz inancındayız. yooistanbul’da 116 ile 132 sayısında seçilmiş insan olacak. Çünkü burayı satmanın derdinde değiliz, hoş bir kombinasyon oluşturma derdindeyiz. Elit bir kitle olsun. İşinin en iyileri toplansın burada. Çok parası olanın yeri veya para toplama modeli değil. Bu proje niş alanda yaratacağımız yaşam alanları için iyi bir referans olacak. Ve bundan sonra bu başarının gücü ile ilerliyor olacağız” diyor.
yooistanbul’da yakaladığı başarıyı Türkiye için de bekleyen ve en başta yazdığım gibi iflah olmaz bir iyimser olan Yiğit, “Bize ve bu hır güre rağmen her şey iyi olacak gibi, onu görüyorum. Global bir dünyadayız. Dünyanın neresine gidersen git, her ülkenin bir burjuvası var ama hangi destinasyonları var? Amerika başka bir dünya. Londra, Paris ve 10 yılı sonra İstanbul. Buna gidiyoruz. Dünyanın merkezindeyiz. İstanbul Paris’in altına yapışmaya aday. Bizim insanımız yabancıya toleranslı. Daha iyi ve akıllı olacağız. Bu ülke oldu bize rağmen oldu. Zamanla ve akıllıca düşünmek lazım” diyerek umut dolu sözlerini noktalıyor.
Hüseyin Belibağlı/Emlaknews.com.tr
Sabri Yiğit, “Türkiye bize rağmen daha iyi bir yer olacak”