Özellikle deprem sonrasında ülke genelinde hız kazanan kentsel dönüşüm hareketi kapsamında, Türkiye yapı stoğunda önemli bir yenilenme ön görülüyor. Öte yandan, özellikle yeni inşa edilecek binalarda, temel aşamasından başlayarak taşıyıcı donatıların sudan yalıtımı, bina dayanıklılığı ve güvenliği açısından büyük önem arz ediyor. Yapılan çalışmalar suya maruz kalan bir yapı donatısının, 24 yıllık bir dönemde taşıma kapasitesinin tamamını kaybedebildiğini gösteriyor.
6 Şubat deprem felaketi bizleri, yapı stoğumuzun kırılganlığı ile bir kez daha yüzleştirdi. T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de riskli ve dönüşmesi gereken 6 milyon konut ve 1,5 milyon işe yeri bulunuyor ve büyük ölçekli bir kentsel dönüşüm hamlesinin, önümüzdeki dönemde ivme kazanması bekleniyor.
Yalıtım sektörünün yüzde 100 yerli sermayeli tek Türk markası Bonus Yalıtım’ı bünyesinde barındıran Eryap Grup’un CEO’su Emrullah Eruslu, yalıtım olmayan binalara yapı ruhsatı verilmediğini hatırlatarak, “Kentsel dönüşümde ana hedefimiz, iş ve yaşam alanlarımızda sürdürülebilir yapısal güvenlik, ekonomik verimlilik, sürdürülebilir yaşam konforu ve kalitesi olmalı. 2018 yılında yürürlüğe giren Bakanlık yönetmeliğince zorunluluk halini alan su yalıtımı, kentsel dönüşüm hamlesinde depreme karşı dayanıklı ve uzun ömürlü binalar inşa edebilmek için hayati önem taşıyor” dedi.
Ülkemizde özellikle konut tipi binaların önemli bir oranının, betonarme karkas yapı türünde inşa edildiğini belirten Eruslu “Binaların dayanım gücü, kolon, kiriş, perde duvar gibi taşıyıcı sistemlerden geliyor. Zemindeki suyun beton ile teması betonda çatlaklar ve deformasyon oluşturabilir. Temelde suya maruz kalan demir donatı ve metal elemanlarda zaman içinde paslanma ve korozyona oluşması kaçınılmazdır. Korozyona uğramış ve dayanıklılığı azalmış bir yapının depremde ayakta kalabilmesi ise neredeyse imkansızdır. Yapıda oluşan güç kaybı sonucu bina, 5 yıllık bir süreçte taşıma kabiliyetinin yüzde 50’sini, 24 yıl içerisinde ise tamamını kaybedebilir ve bu da deprem gibi doğa olaylarında geri dönüşü olmayan felaketlere sebebiyet verir. Su yalıtımı binanın güvenliğini sağlamasının yanı sıra, insan sağlığına ve yaşam konforuna olumsuz etki edebilecek bakteri ve küf oluşumlarının engellenmesi açısından da önemlidir. Bu nedenlerle su yalıtımı, yapı güvenliğinin temel önceliğini oluşturur” şeklinde konuştu.
Emrullah Eruslu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hepimizi çok derinden sarsan 6 Şubat deprem felaketi ve kentsel dönüşüm hareketi, yapı stoğunun yenilenmesi konusunu toplum gündeminde önemli bir yere getirdi. Günümüzde bina ve pay sahipleri ile inşaat firmaları arasında birçok konut ve iş yerinin dönüşümü için görüşmeler hız kazanmış durumda. Bu görüşmelerde doğal olarak işin ekonomik boyutu ve oluşturulacak yeni mekanların alan büyüklüklerinden kullanılacak mutfak, banyo ekipmanları gibi unsurlara pek çok konu ele alınıyor. Ancak bu noktada, insan hayatını birinci derecede ilgilendiren yapı güvenliği konusunun da gündemde yer tutması ve bunun için yapı güvenliği konusunda toplumsal farkındalığın artması da büyük önem taşıyor. Öte yandan ülkemizde, kamu yönetimince oluşturulmuş yapı güvenliği yönetmelikleri çok güçlü niteliktedir. Bu yönetmelikler, deprem konusunda acı toplumsal deneyimlerin, kamu yönetimi bilincine ve sorumluluğuna çok doğru bir şekilde yansımasıdır. Bu yönetmeliklere tam uyum, güvenli ve uzun ömürlü, dayanımlı bir yapı stoğu oluşumu için hayati önem taşımaktadır.”
Dünyanın en önemli deprem kuşaklarından Alp-Himalaya deprem kuşağında yer Türkiye’de depremlerin, binlerce can kaybının yanı sıra, milyarlarca liralık maddi kayıplara neden olduğunu vurgulayan Eryap Grup’un CEO’su Emrullah Eruslu, 1999 Marmara ve Düzce depremlerinden bu yana gerçekleşen deprem felaketlerinde, 70 binin üzerinde can yitirdik, yüzbinlerce vatandaşımız yaralandı, milyonlarca kişi evlerinden oldu. Bu insani kayıpların yanı sıra, ne yazık ki çok büyük maddi kayıplar da yaşandı. 6 Şubat depreminden yoğun olarak etkilenen 11 ilde, resmi verilere göre toplamda yaklaşık 2,6 milyon bina ve yaklaşık 5,6 milyon konut yer alıyordu.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verilerine göre ne yazık ki 35 binin üzerinde bina yıkıldı ve bunun yarısı kadar, yaklaşık 17 bin 500 binanın da acil olarak yıkılması gerekiyor” dedi.
Eryap Grup CEO’su Emrullah Eruslu, sözlerini şöyle sürdürdü: “6 Şubat depreminde yaklaşık 180 bin bina ağır, 40 bini aşkın bina orta ve 430 binin üzerinde bina da hafif hasar almış durumda. Yıkılan veya büyük hasar gören binaların arasında konutlar, iş yerleri, okullar, kamu binaları, hastaneler, oteller ve bunların yanı sıra tarihi ve kültürel yapılar da yer alıyor. Yine TBMM resmi verilerine göre 17 Ağustos 1999’da gerçekleşen Marmara depreminde 96 binin üzerinde konut yıkılırken, toplamda 365 bine yakın konut ve iş yeri hasar gördü. 12 Kasım 1999’da gerçekleşen Düzce depremi ise, 11 bin konut ve iş yerinin hasar görmesine neden oldu. 2020 İzmir depreminde de yıkılan 17 binanın yanı sıra 124 binada ağır, 119 binada orta ve 730 binada az hasar tespit edilmiş durumda. Ağrı, Afyonkarahisar, Bingöl, Erzurum, Van başta olmak üzere büyük acılara neden olan diğer depremlerde de benzer tablolar yaşandı. Deprem, coğrafyamızın üzücü bir gerçeği. Bu gerçekle yüzleşmeli, kalıcı ve güvenli yapılar inşa etmek zorundayız. Binaların yapısal bütünlüğü ve dayanım ömrü açısından önem taşıyan su yalıtımı ve diğer tüm konularda son derece yeterli hazırlanmış yönetmeliklere tam uyum ve toplum genelinde yapı güvenliği bilincinin yerleşmesi bu açıdan büyük önem taşıyor.”
OYAK, kredi kartıyla çimento satıyor