Suyun tasarruflu kullanımı, tüm dünyanın gündemine otururken buna yönelik uygulamalar da devreye sokuluyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yeni binalarda yağmur sularının toplanıp kullanılmasını zorunlu kıldı. Uygulamayla yılda 10 milyar TL’ye ulaşan tasarruf hedefleniyor.
Hızlı sanayileşmenin yarattığı çevre kirliliği, küresel ısınma, kuraklık, iklim değişikliği, içme suyu kaynaklarının azalması gibi sorunlar dünyamızı tehdit eder boyuta ulaştı. Tüm bu sorunlar, kaynakların verimli kullanımını tüm dünya ekonomilerinin gündemine taşıyor. Paris Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalarla çevrenin korunmasına yönelik adımlar atılıyor.
Ülkemizde de su tüketimini azaltıp tasarrufu sağlama adına çalışmalar yürütülüyor. Geçen hafta içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, blakis kişi başına kullanılabilir ‘su stresi çeken bir ülkeyiz’ vurgusu yaptı ve su kanunu hazırlığı yapıldığını açıkladı.
Yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca hazırlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayınlandı. Yönetmeliğe göre, 2 bin metrekareden büyük parsellerde inşa edilecek tüm binaların çatılarında yağmur suyu toplama sistemi kurmaları zorunlu oldu. Bu sistemle yağmur sularının, bahçe sulamada ya da arıtılarak kullanılmak üzere depolarda toplanılması hedefleniyor. Yönetmelikle belediyeler ve ruhsat vermeye yetkili diğer kurumlara daha küçük parseller için de bu zorunluluğu getirme yetkisi verildi.
Gri suyun yeniden kullanımıyla yüzde 30, yağmur suyu hasadıyla elde edilen suyun çeşitli alanlarda kullanımıyla da en az yüzde 10 olmak üzere toplamda şebeke suyundan yüzde 40 tasarruf sağlanabiliyor. Uygulamanın tüm Türkiye’ye yayılması halinde yıllık 10 milyar TL’lere ulaşan tasarruf sağlanabileceğine dikkat çekiliyor. Yeni yapılarda yağmur sularının depolanıp kullanımı ile hem su tasarrufu yapılması hem de şebeke maliyetlerinin azaltılması hedefleniyor.
Eva Gayrimenkul Değerleme Genel Müdürü Cansel Turgut Yazıcı, uygulama ile toplamda yaklaşık yüzde 40 tasarruf edilebildiği düşünüldüğünde İstanbul’da yıllık 2,24 milyar TL+KDV, Ankara’da ise yıllık 876 milyon TL+KDV tasarruf sağlanabileceğini söylüyor. Her türlü uygulamanın teşvikle büyüdüğüne dikkat çeken Yazıcı, “Bu tür sistemlerin yeni bina ve sitelere konulması durumunda teşvik amaçlı bu yapıların su tarifeleri düşürülebilir. Böylece imalata özendirici etkisi olur” diyor.
Altensis Kurucu Ortağı Emre llıcalı da alternatif olarak uygun yerlerde ‘gri su’ olarak tabir edilen duş ve lavabolardan toplanan atık suların değerlendirilmesine ilişkin uygulamaların da teşvik edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Son yıllarda İstanbul, İzmir gibi metropollerde yaşanan kuraklık ve ani yağışların getirdiği sel felaketleri, iklim değişikliğinin sinyallerini veriyor.
Bakanlığın, yağmur sularının toplanarak kullanılmasına yönelik yeni yönetmeliği mega kentleri çevre dostu yeşil dönüşüme zorluyor. Altensis olarak 13 yıldır bina bazında çevre dostu standartları uyguladıklarını belirten Emre llıcalı, “LEED, Breeam gibi uluslararası çevre dostu sertifikalar için gereken standartları içeriyor. Yeşil bina ve kentleri tasarlarken, özellikle şiddetli yağış anında şebekeye iletilecek yağmur suyu miktarını azaltacak ve kalitesini arttıracak önlemleri entegre ediyoruz” diyor.
Sert zeminlerden yağmur sularının toplanarak rezervuarlarda, araç yıkamada, sulamada tekrar kullanılması sağlanıyor. Sert zemin miktarlarının azaltılarak yeşil alanların ve geçirgen yüzeylerin artırılması, yağmur sularının bitkisel alanlara kontrollü bir şekilde yönlendirildiği ‘bioswale’ gibi uygulamalarla yeni yapılaşmanın şebekeye verdiği yük en aza indiriliyor.
Böylece çok değerli bir kaynak olan su yeniden kazanılıyor. Ayrıca makro ölçekte kentlerde yoğun yağış esnasında yaşanan sıkıntılar en aza iniyor. Bina ölçeğinde ise o binada yaşayanlar ve binayı kullananlar suyu daha verimli kullanarak masraflarını azaltıyor.
Yeşil binalar, ihtiyacı kadar tüketen, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelen, doğal ve atık üretmeyen çevre dostu malzemelerin kullanıldığı ekosistemlere duyarlı yapılar. Gönüllü şirketlerle birlikte son dönemde kamu projelerinde de çevreci yaklaşımlara ağırlık verilmesi ve son mevzuatlarda zorunlu olması uygulamaları artıracak.
Bu uygulamalar bina inşa edilirken inşaat maliyetine ciddi bir yük getirmezken sadece iyi bir planlama yapılmasını gerektiriyor. Mevcut binalarda yağmur sularının toplanmasını sağlamak için kurulması gereken sistemlerin maliyetlerinin binanın büyüklüğüne göre değiştiğine dikkat çekerken yapılan uygulamaların da kendini en fazla üç yıl içinde amorti ettiği vurgulanıyor.
Son yüzyılda dünya nüfusu üç kat artarken, tüketilen su miktarı i ise yedi kat arttı. Ülkemizde suyun yüzde 72’si tarımda, yüzde 18’i ; evlerde ve yüzde 10’u endüstride kullanılıyor.
Yağmur suyu yağdığı yerde toplanıp arıtıldığında kanalizasyona verilen su miktarı azalıyor. Maliyeti oldukça yüksek olan atık su arıtımı da azalacağından yatırım i maliyetleri düşüyor. Şebekeden kullanılan su azalacağından şebeke suyu dağıtım maliyetleri de azalıyor. Yağmur suyunun toprağa karışıp barajlara ulaşmasını ve arıtılarak şebekeden evimize geri dönmesini beklemek maliyetli bir yol. Bunun yerine WC, bahçe gibi ikincil i alanlarda toplanan suları kullanmak tasarruf sağlıyor.
Emel Akbaş/Projekspert Gayrimenkul Kurucusu
“Teknolojik altyapılar zorunlu tutulmalı”
Gri suyun yeniden kullanımıyla yüzde 30, yağmur suyu hasadıyla “Alternatif su kaynaklarına ilişkin teknolojiler tüm dünyada yaygınlaştı. Sahip olduğumuz su potansiyeli ve gelecek 20 yıl için öngörülen su miktarı henüz ülkemizde yeterli düzeyde olmayan bu teknolojilerin bir an önce kullanılmasını gerekli kılıyor. Bazı toplu konut alanlarında atık suların dönüştürülerek yeniden kullanılma çabaları olsa da bunlar yetersiz kalıyor. Metrekare sınırı olmaksızın tüm yapılarda yağmur suyu ve gri suları geri kazandıracak teknolojik altyapıları zorunlu tutmak faydalı olacak.”
Levent Gökmen Demirciler – Ekonomist
Temiz suyla yıllık 2,24 milyar TL tasarruf sağlamak mümkün