Yaklaşık 1 haftadır tüm hayatımızı derinden etkileyen bir trajediyi ülke olarak yaşıyoruz. Ormanlarımız yanıyor, ormanlarda canlarımız yanıyor, ağaçlarımız ve doğa yok oluyor. Son yıllarda özellikle küresel ısınmaya yönelik söylemler ciddiye alınmadı maalesef ve gelinen tablo dünyanın artık bu tabloyu kaldıramadığını bize doğal afetler yoluyla gösteriyor.
Ülkemizde yaşanan yangınların küresel ısınma mı yoksa terör saldırısı mı olduğunu yapılan soruşturma sonrasında öğreneceğiz ancak yanan yerlerin bundan sonra ne olacağını aslında olması gerektiğini anlatmamız gerekiyor. Daha önce yaşanan bazı örneklerde yanan yerlere yapılan turizm tesisleri örnekleri maalesef ki bizlere bu konuyu anlatmamız gerektiğini ve bu alanlara sahip çıkarak sadece ve sadece eski haline dönüştürülmesi gerektiğini anlatmamızı zorunlu kılıyor. Bu noktada;
Bu konuda son günlerde var olan tartışmayı Orman Kanunu 69.maddesi çok açık bir şekilde cevaplamıştır. Kanunun 69. maddesine göre
“Orman yangınlarını önlemek maksadıyla, orman yangını öncesinde ve yangın esnasında orman idaresi ile diğer kamu kurum ve kuruluşları arasındaki koordinasyonu, mahallin en büyük mülki idare amiri sağlar. Kamu kurum ve kuruluşları, mahallin en büyük mülki idare amirinin verdiği talimatları yerine getirmek ve her türlü desteği sağlamakla yükümlüdür.
Bu nedenle de Orman yangınları konusunda yetkili kurum Valiliktir. Belediye Başkanlarımızın üstün gayretlerle beldelerine, ilçelerine ve illerine sahip çıkmaları takdire şayan bir çabadır ama onların gayretinden önce kanun açık bir şekilde sorumluluğu Valiliklere yüklemiştir.
Yangınların ilk çıktığı andan itibaren özellikle hava desteğinin neredeyse hiç olmaması bu konudaki soruyu önemli hale getirmektedir. Bu konuda Orman Kanunu 75. maddesi şunu söylemektedir;
Orman idaresi yangınları önlemek maksadıyla en çok beş yılda tahakkuk ettirilecek bir plan ve program dahilinde yangın emniyet yolları ve yangın kule ve kulübeleri yapmak ve bunları idare merkezlerine telli ve telsiz telefonla bağlamakla mükellef olduğu gibi yangın tehlikesinin fazla olduğu mıntıkalarda yangın mevsimine münhasır olmak üzere lüzum gördüğü yerlerde ve yeter miktarda yangın söndürme alet ve malzemesini havi motorlu vasıtalarla teçhiz ve takviye edilmiş yangın ekipleri bulundurur.
Orman yangınlarını önleme ve orman yangınlarıyla mücadele harcamaları için Orman Genel Müdürlüğü Katma Bütçesine yeterli miktarda ödenek konulur.
Anlamış olduğumuz kadarıyla orman yangınları için bu şekilde bir araç ve ekipman yetersizliği son yangınlarla ortaya çıkmıştır. Bu noktada bundan sonraki yıllarda özellikle hava desteğine yönelik ekipmanın sürekli olarak Orman İdaresinde bulunması zorunluluğu vardır. Bunu sağlamayan bu konuda eksiklik gösterenler hakkında da derhal soruşturmalar başlatılmalıdır.
Orman Kanunu 2.maddesine göre özellikle 2B statüsündeki araziler (bu konuda yasal düzenleme çıkarılmış olup 1981 öncesi Orman vasfını kaybetmiş belli nitelikteki arazileri kapsar) için orman dışına çıkarılma işlemi ve özel mülkiyet tesisi yapılabilmektedir.
Orman Kanunu çok açık bir şekilde
“Bu madde hükümleri; muhafaza ormanı, millî park alanları, tabiat parkları, tabiatı koruma alanları, izin ve irtifak hakkı tesis edilen ormanlık alanlar ve 3 üncü madde ile orman rejimi içine alınan yerlerde bu niteliklerinin devamı süresince; yanan orman sahalarında ise hiçbir şekilde uygulanmaz” diyerek YANAN ORMAN ALANLARININ HİÇBİR ŞEKİLDE ÖZEL MÜLKİYETE KONU EDİLEMEYECEĞİNİ belirlemiştir.
Yine Orman Kanunu 17.maddesine göre; “Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollariyle elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir.” Denmiştir. Net bir şekilde bu alanlar İŞGAL EDİLEMEZ.
Vatandaşlarımızın daha önce bazı örneklerde olduğu gibi bu alanlar için asla bu alanların özel mülkiyete konu edilmemesini sağlama ve böyle bir işlem olur ise derhal idareye başvuru yapma ve mahkemelere giderek dava açmaları gerekmektedir. Ormanlarla ilgili tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının dava açma hakkı vardır. Hususi niteliği olmayan tüm ormanlar kamu malıdır ve bu konuda hiçbir mahkeme bir vatandaşa dava açamazsınız diyemez.
Son orman yangınları ile ilgili olarak Cumhuriyet Savcılıkları ve Emniyet Müdürlüklerince neticelendirilecek olan soruşturmalar neticesinde şahıslar tarafından yakıldığı ortaya çıkar ise Orman Kanunu 110. Maddesine göre “Kasten orman yakan kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacaktır yine devletin güvenliğine karşı suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde devlet ormanlarını yakan kişi müebbet hapis ile cezalandırılacaktır.
Orman Kanunu çok açık bir şekilde yanan tüm orman alanlarının yeniden ağaçlandırılması zorunluluğunu getirmiştir. Yani bu alanlar hiçbir şekilde özel mülkiyete konu edilemeyeceği işgal edilemeyeceği gibi yangınlarla ilgili tahribat sona erdikten sonra derhal ağaçlandırılmak zorundadır. Bu konuda Orman Kanunu 57.maddesi çok açık bir şekilde;
“Orman sahasını artırmak maksadıyla, orman sınırları içinde yangın ve çeşitli sebeplerle meydana gelmiş açıklıklarda, verimsiz, vasıfları bozulmuş ve amenajman planlarında toprak muhafaza karekteri taşımadığı halde muhafazaya ayrılmış orman alanları ile, Devlete ait olup orman yetişme muhiti şartları bakımından elverişli olan yerlerde; köy tüzelkişilikleri ve diğer gerçek ve tüzelkişiler tarafından Orman Genel Müdürlüğünce uygun görülecek planlara göre ağaçlandırma yapılacaktır. “
Ülke tarihimizin en ağır Orman yangınlarını yaşıyoruz. Hali hazırda devam ediyor ve insanlarımızı, hayvanlarımızı, doğayı, ağaçları ve evlerimizi kaybettik. Bu yaraları sarabilmek için sadece bir şeyler söylemek değil bir şeyler yapmak gerekiyor. Daha önceki bazı örneklerinin aksine tüm yanan orman alanlarına sadece orada yaşayanlar değil tüm ülkenin sahip çıkması gerekiyor. Buralarda yapılacak en ufak bir işgale veya bir turizm tesisi inşaatına en sert tepkiyi vermek gerekiyor. Ve tabi bu alanların yeniden ağaçlandırılması gerekiyor. Yasa çok açık ve bu konuda asli denetleme görevi vatandaşlarımıza aittir. Kaybettiğimiz tüm canları saygı ile anıyorum.
Nef Vakfı’ndan: Bir destek Bir Yuva Projesi