Fas’tan Filipinler’e dünyanın önde gelen otellerine mobilyalar üreten Hotelya’nın kurucusu Mimar Zümrüt Doyran’ın girişimcilik hikayesi oldukça ilginç. Eşiyle birlikte ailelerinden destek almadan ayakta kalmak için çok çalışan Doyran, Önce kendi şirketini kurdu. Sonra mimar olmakla kalmadı, mobilya üreticisi oldu. Şirketi Hotelya Filipinlerden Irak’a farklı ülkelere ihracat yapıyor. Ürünlerini dünyanın önde gelen otel zincirleri kullanıyor.
Karadenizli Oflu bir ailenin İstanbul’da doğup büyümüş eğitim almış kızıyım. Varlıklı ve maddi anlamda gayet rahat geçen bir çocukluk dönemi geçirdim. Fakat Karadenizli bir ailenin tek kızı olarak çok fazla koruyucu ortam içinde büyüdüm.
İsteklerimi yapabilmek, hedeflerime ulaşabilmek için izin alabilmek adına çok savaşmam gerekti. Sanırım savaşçı ruhum buradan geliyor. Bu savaş öncelikle okul hayatında kendimi en iyi göstermek adına ortaya çıktı.
Okul birincilikleri ile bitirdiğim lise hayatından sonra üniversitede de hiç farkında olmadan sadece yapmam gerekeni yaptığıma inanarak YTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık bölümünü ilk 10 içinde bitirdim. Hiç savaşmayarak gayet rahat bir evlilik yaparak üretmeden, kendi kendime ayakta durmayı bilmeden devam eden bir hayatım da olabilirdi.
Sektörüm halen erkek egemen. Üretimin içinde hâlâ yeterli kadın yok ülkemizde. Ama biz kadınlara verilen hakların ne kadar yakın bir tarih olduğunu düşünürsek bu çok doğal.
Erkeklerle aramızdaki bu onlarca seneyi kapatmak çok kolay değil. Bunun içine korkusuzca giren, erkeklerle baş başa yan yana çalışan öncü, cesaret verici bir kadın olmak gurur verici.
En büyük hayalim uluslararası arenada bilinen, beğenilen, aranan bir Türk markası olmak. Yurtdışında Türk ismini, Türk kalitesini, Türk hizmetini ve misafirperverliğini ve de en önemlisi Türk kadınının gücünü gösterebilmek en büyük hedefim. Bu yüzden de çok çalışıyorum.
70’li yıllarda Karadeniz’den İstanbul’a gelip kendisi ile aslında hiç alakası olmayan bir sektördeki açığı yakalayarak müzik piyasası içine girmiş, kısa süre içinde sektörünün öncü prodüksiyon şirketlerinden biri olmayı başaran babam benim için harika bir girişimcidir.
Müzik ile hiç alakası olmayan, notaları dahi bilmeyen birinin bu cesareti beni hep çok şaşırtmıştır. Babam hep çok çalıştı. Çalışmadan başarıya ulaşmak diye bir şey yok. Kimse kimseye başarıyı altın tepsi içinde sunmuyor. Onu o tepsiden başarıyı siz almayı hak etmelisiniz.
Gerçeği söylemek gerekirse mimarlık aklımdan geçen bir meslek değildi. Lisedeyken en yakın arkadaşımın “Fen bölümünde okusam sadece mimarlık yazardım” demesi üzerine sadece tıp fakülteleri yazılı olan listeme eklenmiş tek farklı bölümdü. Şu an bunun için dua ediyorum.
Hayattaki rol modellerim “Başarılı olan herkes”. Hangi konu olursa olsun benden daha başarılı olan insanları görüp “O yaptıysa ben de yapabilirim” diyerek daha ilerideki başarılara ulaşmak için çalıştım. Ve halen yolun başında olduğuma inanıyorum.
Hayatımın dönüm noktası, savaşçı ruhuyla, her kafasına koyduğunu yapan YTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nü bitirip, İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde yüksek lisansınım yapan bir öğrenciyken, aileme karşı gelerek 23 yaşında yaptığım evlilikti.
Eşimle birlikte evlilik kararı verdikten sonra ailelerimizden gelen her desteğe hayır diyen iki küçük çocuk olarak çok zorlandık. Faturalarımızı ödeyemediğimiz hatta ayıracak paramız olmadığı için 2 sene sinemaya dahi gidemediğimiz bir dönem yaşadık.
Tüm bu zorlukları yaşarken oturduk ve düşündük “Biz ne istiyoruz” diye kendimize sorduk. Kendimiz başarmalıydık. İş hayatıma ilk olarak ithal bir mobilya markasının temsilcisi olan firmada, satış grubuna destek olan proje grubunda mimar olarak başladım. Sonrasında bu görevle yetinmedim ve şantiyelerin de sorumluluğunu aldım.
Sabahlara kadar şantiyelerde 1 saat koli üstünde uyuyan, sonra kalkıp çalışmaya devam eden birine dönüştüm. İşlerin sorumluluğu arttıkça kendimi daha fazla nasıl geliştirebilirim diye düşündüm ve işin satış kısmını da öğrendim. Bu firmada satış konusunda çalışma hayatıma yön veren bilgi ve deneyimler edindim.
Bu firmadan da ayrıldıktan soma kendi mimarlık ofisimi kurdum. Ama özellikle dekorasyon ile birlikte mobilya hep işin içindeydi. Hotelya’yı ise 2010 yılında iyi bir müşterisi olduğum Kolsan firması sahibi Erdoğan Döner ile ortak olarak kurduk. Direkt üretime girdim.
“Neden benimle ortak olmak istiyorsun” diye sorduğumda verdiği cevap “Çünkü işimi senden daha çalışkan, paramı da senden daha dürüst birine emanet edemem” olmuştu. Bu söz doğru yolda olduğumun göstergesiydi benim için.
Kadın olduğunuzda iş yaşamında, işin getirdiği bazı zorluklarla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Bunun nedeni çoğu sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de erkek egemen kültürünün daha hakim olması. Bir kadının çalışarak büyük başarılar elde ettiğinin bilinmesi gerektiğini düşünüyorum.
Hotelya olarak çoğunlukla 5 yıldızlı projelere hizmet veriyoruz. Bunların içinde Hilton, Sheraton, Hyatt Regency, Holiday Inn, Fairmont, Rıxos gibi otellerin yanında Nobu, Frankie, Fenbc ve Angelique gibi restoran zincirleri de yer alıyor.
Zincir şeklindeki projelerin, yurtdışı projelerinde de tercih edilir olmamızın en önemli nedenlerinden bin üretimimizden duydukları memnuniyet ve aynı zamanda kalitemize güvenin bir sonucu.
Dünyanın her yerinde Moskova’da. Bakü’de, Londra’da, Astana’da, Marakeş’te, Filipinler’de, Kuala Lumpur’da, Erbil ve daha birçok ülkede projelerimiz devam ediyor.
Yurtdışında bugüne kadar çok ciddi işler yaptık, üretimimizin yaklaşık yüzde 60’ı yurtdışı için yapılıyor.
Elif Urgu-Hürriyet İK
Zümrüt Doyran Hotelya Mobilya’yı hayallerinin peşinden kurdu